Yapay zekâya hazır mısınız?
Sürücüsüz araçlar, insansız fabrikalar artık tahmin ettiğimizden çok daha yakın. Kritik soru ise şu: İş dünyası bu değişime hazır mı?
Kıyamet senaryolarına konu olan yapay zekâ dünyayı ele geçirecek mi bilinmez, ama çalışma hayatında köklü değişiklikler yaratacağı bir gerçek. Sürücüsüz araçlar, insansız fabrikalar artık tahmin ettiğimizden çok daha yakın.
Telefon, buzdolabı, ayakkabı, bileklik derken çevremizdeki hemen hemen her şey akıllanmaya başladı. Artık fabrikalarda insanların yerini robotlar alıyor. Bilimkurgu filmlerine ve kitaplara konu olan yapay zekâ gerçek hayatta hiç bu kadar yakınımızda olmamıştı. Yapay zekâ teknoloji şirketlerinin kurucularını bile bölmüş vaziyette. Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk ve Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in kısa süre önce yapay zekâ nedeniyle polemiğe girmesi de bu değişimin yaklaştığını gösteriyor.
Elon Musk, geçtiğimiz günlerde yapay zekâdaki gelişmelerden endişe duyduğunu ifade ederek, ABD’de yapay zekâyı belirli sınırlar içerisinde tutacak kanunlar çıkarılması gerektiğine dikkat çekmişti. Musk’a göre yapay zekâ insan medeniyetinin geleceği için önemli bir risk yaratıyor.
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise yapay zekâ konusunda son derece iyimser olduğunu ifade ediyor.
Beyin göçü hızlanacak, sanayi üretimi etkilenecek
Peki, bilim dünyası bu işe ne diyor?
ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişsel Bilimler Programı Yrd. Doç. Dr. Cengiz Acartürk’e göre, yapay zekâ sayesinde bilgiye daha hızlı ulaşacağımız için çalışma verimi ve günlük yaşamın akışı hızlanacak.
Bu gelişmeyi hem olumlu hem olumsuz olarak değerlendirmek mümkün elbette. Bireylerin günlük yaşamdaki aktiviteleri doğrultusunda oluşan profilleri işverenler için bilgi kaynağına dönüşecek. İnsan kaynakları bölümleri işe alma kararını kişinin sunacağı özgeçmişe değil, “bulut”tan temin edeceği kişi profili yoluyla verecek. Çalışanlar ise daha uygun iş tekliflerini daha kısa aralıklarla alacak. Acartürk, yapay zekânın önde olacağı ülkelere doğru yaşanan beyin göçünün hızlanacağını söylüyor.
Yapay zekâyla ilgili en büyük kaygılardan biri de işsizlik. Kimi araştırmacılar yapay zekânın birçok alanda işsizliğe sebep olacağını düşünüyor. Ancak yeni iş alanlarının gelişmesi de kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden Forrester’ın yaptığı araştırmaya göre, bilişsel teknolojiler (yapay zekâ, robot teknolojisi, insansız sistemler) 2025 yılına kadar ABD’de iş hayatının yüzde 7’sini ele geçirecek. Araştırma, ilk aşamada etkilenecek iş kollarının müşteri hizmetleri, taşımacılık sektörü ve özellikle taksiler olacağını gösteriyor. Tren, otobüs, kamyon gibi toplu taşıma ve nakliye araçlarının da sürücüsüz olması bekleniyor. 10-15 yıllık süre zarfında araçların çoğunun sürücüsüz hale geleceği tahmin ediliyor. Acartürk’ün öngörüsüne göre, veri işlemeye yönelik alanlarda ise istihdam artacak.
Diğer taraftan yapay zekânın en çok etkilediği alanlardan biri de sanayi olacak. Seri üretim robotları zaten aktif olarak kullanılıyor. Bu robotların kullanım verimliliği yapay zekâ yöntemleri ile artacak. Akıllı fabrikalar, üretimde insan faktörünün giderek azaldığı yapılara doğru evriliyor. Diğer yandan daha büyük ölçekli bir değişimin servis robotlarında ve bilgi işleyen botlarda olacağını söyleyen Acartürk, “Yani son kullanıcısı insan olan robotlarla daha sık karşılaşıyor olacağız. Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren şirketler var; bu faaliyetlerin hızlanarak artacağına inanıyorum” diyor.
İş dünyası ne yapıyor?
Peki, ya dünya bu değişime hazır mı? Bu sorunun cevabı çok olumlu gözükmüyor. Zira MIT Sloan tarafından dünya genelinde 3 bin CEO, stratejik noktalarda görev yapan şirket yöneticisi ve teknoloji uzmanı ile yaptığı bir araştırma, bu grubun yüzde 85’inin yapay zekânın işlerini olumlu yönde, her boyutta ve çok hızlı etkileyeceğini düşündüğünü ortaya koydu. Ancak sadece beşte biri, yani yüzde 20’si yapay zekâ teknolojisi ile ilgili ileri düzeyde çalışır durumda. Yalnızca yüzde 39’un altında bir kesimde yapay zekâ süreçleri işliyor.
Çalışan sayısı 100 bin civarında olan devasa şirketlerin neredeyse tamamı yapay zekâ taraftarı, ancak sadece yüzde 50’si bu doğrultuda adım atmış vaziyette. Fütürist Ufuk Tarhan, “hayaller yapay zekâ, gerçekler eskiye devam” şeklinde özetliyor durumu.
Söz konusu araştırmaya katılan liderlerde yapay zekâ bilgisinin henüz tam oturmadığı, analiz kabiliyetlerinin yetersiz kaldığı da gözlemlenmiş. Bunun yanı sıra çoğu, gelecek beş yılda yapay zekânın personel sayısında azalmaya neden olmayacağını, yalnızca rutin, sıkıcı işlerin yapay zekâya transfer olacağına inanıyor. Dünya genelinde hal böyle iken, Türkiye’deki durumun da çok iç açıcı olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye’deki büyük şirketlerin yapay zekâya henüz konuşma ve anlama düzeyinde yaklaştığını söyleyen Tarhan, ciddi adımlar atan firma sayısının az olduğunu belirterek, “Ama dijital at çoktan siber tarafa geçti” diyor.
Bazı geleneksel sektörler ise yapay zekâ konusunda ciddi kaygı içinde. Araştırma şirketi KPMG’nin Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 31 ülkeden 526 tüketici ürünleri ve perakende sektörü yöneticisiyle yaptığı araştırmaya göre, sektör yapay zekâya mesafeli yaklaşıyor. Teknolojiyle büyüyen dijital kuşak perakende sektöründe taşları zaten yerinden oynatmış durumda. İnternet üzerinden alışverişi tercih eden, cep telefonu uygulamasıyla araç kiralayan Y ve Z kuşağının seçimlerine yeni yeni adapte olan sektör, yapay zekâya yönelik bir hazırlık içinde değil. Sektör temsilcilerinin sadece üçte biri, önümüzdeki iki yıllık süreçte yapay zekâ alanına yatırım yapmayı planlıyor.
Telefon, buzdolabı, ayakkabı, bileklik derken çevremizdeki hemen hemen her şey akıllanmaya başladı. Artık fabrikalarda insanların yerini robotlar alıyor. Bilimkurgu filmlerine ve kitaplara konu olan yapay zekâ gerçek hayatta hiç bu kadar yakınımızda olmamıştı. Yapay zekâ teknoloji şirketlerinin kurucularını bile bölmüş vaziyette. Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk ve Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in kısa süre önce yapay zekâ nedeniyle polemiğe girmesi de bu değişimin yaklaştığını gösteriyor.
Elon Musk, geçtiğimiz günlerde yapay zekâdaki gelişmelerden endişe duyduğunu ifade ederek, ABD’de yapay zekâyı belirli sınırlar içerisinde tutacak kanunlar çıkarılması gerektiğine dikkat çekmişti. Musk’a göre yapay zekâ insan medeniyetinin geleceği için önemli bir risk yaratıyor.
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg ise yapay zekâ konusunda son derece iyimser olduğunu ifade ediyor.
Beyin göçü hızlanacak, sanayi üretimi etkilenecek
Peki, bilim dünyası bu işe ne diyor?
ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişsel Bilimler Programı Yrd. Doç. Dr. Cengiz Acartürk’e göre, yapay zekâ sayesinde bilgiye daha hızlı ulaşacağımız için çalışma verimi ve günlük yaşamın akışı hızlanacak.
Bu gelişmeyi hem olumlu hem olumsuz olarak değerlendirmek mümkün elbette. Bireylerin günlük yaşamdaki aktiviteleri doğrultusunda oluşan profilleri işverenler için bilgi kaynağına dönüşecek. İnsan kaynakları bölümleri işe alma kararını kişinin sunacağı özgeçmişe değil, “bulut”tan temin edeceği kişi profili yoluyla verecek. Çalışanlar ise daha uygun iş tekliflerini daha kısa aralıklarla alacak. Acartürk, yapay zekânın önde olacağı ülkelere doğru yaşanan beyin göçünün hızlanacağını söylüyor.
Yapay zekâyla ilgili en büyük kaygılardan biri de işsizlik. Kimi araştırmacılar yapay zekânın birçok alanda işsizliğe sebep olacağını düşünüyor. Ancak yeni iş alanlarının gelişmesi de kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden Forrester’ın yaptığı araştırmaya göre, bilişsel teknolojiler (yapay zekâ, robot teknolojisi, insansız sistemler) 2025 yılına kadar ABD’de iş hayatının yüzde 7’sini ele geçirecek. Araştırma, ilk aşamada etkilenecek iş kollarının müşteri hizmetleri, taşımacılık sektörü ve özellikle taksiler olacağını gösteriyor. Tren, otobüs, kamyon gibi toplu taşıma ve nakliye araçlarının da sürücüsüz olması bekleniyor. 10-15 yıllık süre zarfında araçların çoğunun sürücüsüz hale geleceği tahmin ediliyor. Acartürk’ün öngörüsüne göre, veri işlemeye yönelik alanlarda ise istihdam artacak.
Diğer taraftan yapay zekânın en çok etkilediği alanlardan biri de sanayi olacak. Seri üretim robotları zaten aktif olarak kullanılıyor. Bu robotların kullanım verimliliği yapay zekâ yöntemleri ile artacak. Akıllı fabrikalar, üretimde insan faktörünün giderek azaldığı yapılara doğru evriliyor. Diğer yandan daha büyük ölçekli bir değişimin servis robotlarında ve bilgi işleyen botlarda olacağını söyleyen Acartürk, “Yani son kullanıcısı insan olan robotlarla daha sık karşılaşıyor olacağız. Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren şirketler var; bu faaliyetlerin hızlanarak artacağına inanıyorum” diyor.
İş dünyası ne yapıyor?
Peki, ya dünya bu değişime hazır mı? Bu sorunun cevabı çok olumlu gözükmüyor. Zira MIT Sloan tarafından dünya genelinde 3 bin CEO, stratejik noktalarda görev yapan şirket yöneticisi ve teknoloji uzmanı ile yaptığı bir araştırma, bu grubun yüzde 85’inin yapay zekânın işlerini olumlu yönde, her boyutta ve çok hızlı etkileyeceğini düşündüğünü ortaya koydu. Ancak sadece beşte biri, yani yüzde 20’si yapay zekâ teknolojisi ile ilgili ileri düzeyde çalışır durumda. Yalnızca yüzde 39’un altında bir kesimde yapay zekâ süreçleri işliyor.
Çalışan sayısı 100 bin civarında olan devasa şirketlerin neredeyse tamamı yapay zekâ taraftarı, ancak sadece yüzde 50’si bu doğrultuda adım atmış vaziyette. Fütürist Ufuk Tarhan, “hayaller yapay zekâ, gerçekler eskiye devam” şeklinde özetliyor durumu.
Söz konusu araştırmaya katılan liderlerde yapay zekâ bilgisinin henüz tam oturmadığı, analiz kabiliyetlerinin yetersiz kaldığı da gözlemlenmiş. Bunun yanı sıra çoğu, gelecek beş yılda yapay zekânın personel sayısında azalmaya neden olmayacağını, yalnızca rutin, sıkıcı işlerin yapay zekâya transfer olacağına inanıyor. Dünya genelinde hal böyle iken, Türkiye’deki durumun da çok iç açıcı olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye’deki büyük şirketlerin yapay zekâya henüz konuşma ve anlama düzeyinde yaklaştığını söyleyen Tarhan, ciddi adımlar atan firma sayısının az olduğunu belirterek, “Ama dijital at çoktan siber tarafa geçti” diyor.
Bazı geleneksel sektörler ise yapay zekâ konusunda ciddi kaygı içinde. Araştırma şirketi KPMG’nin Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 31 ülkeden 526 tüketici ürünleri ve perakende sektörü yöneticisiyle yaptığı araştırmaya göre, sektör yapay zekâya mesafeli yaklaşıyor. Teknolojiyle büyüyen dijital kuşak perakende sektöründe taşları zaten yerinden oynatmış durumda. İnternet üzerinden alışverişi tercih eden, cep telefonu uygulamasıyla araç kiralayan Y ve Z kuşağının seçimlerine yeni yeni adapte olan sektör, yapay zekâya yönelik bir hazırlık içinde değil. Sektör temsilcilerinin sadece üçte biri, önümüzdeki iki yıllık süreçte yapay zekâ alanına yatırım yapmayı planlıyor.
Yapay zekâ başarısız mı?
Yapay zekâ kavramı 1956 yılında Darmouth Üniversitesi’nde yapılan bir toplantı ile akademik bir disiplin olarak oluşturuldu. Bu toplantıda araştırmacılar yapay zekânın geleceği ile ilgili doğru öngörülerde bulundu, ancak zamanlama tahminleri doğru değildi. Örneğin, yapay zekâ sistemlerinin satranç şampiyonlarını 10 yıl içinde yeneceği öngörülüyordu, fakat bu tahmin 40 yıl sonra gerçekleşti. Bu ve benzeri gelişmeler yapay zekâyı maddi olarak destekleyen kurumlarda hayal kırıklığı yarattı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişsel Bilimler Programı’ndan Yrd. Doç. Dr. Cengiz Acartürk, “Bir grup araştırmacı yapay zekânın geçmişinin başarısızlıklarla dolu olduğunu ifade etse de bu doğru değil. Öngörüleri doğru, ancak zaman tahminleri zayıftı” diyor.
20 yıldır ise yapay öğrenme öne çıkıyor. Bu alanda özellikle son beş yıldaki gelişmeler yapay zekânın yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Bu arada başarısızlık olarak değerlendirilen gelişmeler yaşandı. Microsoft’un 2016’da duyurduğu yapay zekâ botu Tay, Twitter’da otomatik yazışmalar yapmaya başladıktan kısa süre sonra geliştiricilerinin öngöremediği biçimde kontrolden çıkarak Hitler hayranı ve küfürbaz bir Twitter kullanıcısına dönüştü. Acartürk’e göre aslında bu başarısızlık değildi. Tay, insanlardan öğrendiklerini paylaşıyordu.
Yapay zekâ teknolojileri sektörleri nasıl etkileyecek?
• Halihazırda kullanılan yapay zekâ programları, verileri kullanarak doktorlara hastalık teşhisinde ve yönteminde yardım edecek. Çünkü hastada semptomlara yol açan yüzlerce sebep olabilir ve en iyi doktorun bile her şeyi hatırlaması mümkün değil.
• Öğrenciler dersleri yapay zekâ ile yapacak. Yapay zekâ öğrencileri kapasite ve yeteneklerine göre yönlendirecek. Eğitim tam anlamıyla özelleştirilecek.
• Finansal yatırım kararlarına borsacılar yerine yapay zekâ karar verecek.
• Bankalarda (ve benzeri sektörlerde) ofis çalışanlarının işlerini robotlar yapacak. Bugün Bloomberg firması, halka açık firmaların finansal raporlarını robotlara yazdırıyor.
• Yapay zekâ ile çalışan yeni nesil araçlar sayesinde kamyon, otobüs, minibüs, dolmuş şoförlerine ihtiyaç kalmayacak.
• Seyahat acenteleri gibi araştırma ve seçenek sunmaya dayalı servis sektörleri yok olacak. Bu tür işleri yapay zekâ yapacak. Yapay zekâ garsonluk, ofis yöneticiliği, temizlikçilik, araştırmacılık gibi meslekleri de yapmaya başlayacak.
• İnsanların bilgisayar ve mobil cihazlarla etkileşime girdiği her alanda önemli değişimler olacak. Kısa vadede yüz tanıma, göz takibi gibi biyometri temelli alanlardaki değişimlerin hızlanacağını söylemek mümkün.
Yapay zekâ kavramı 1956 yılında Darmouth Üniversitesi’nde yapılan bir toplantı ile akademik bir disiplin olarak oluşturuldu. Bu toplantıda araştırmacılar yapay zekânın geleceği ile ilgili doğru öngörülerde bulundu, ancak zamanlama tahminleri doğru değildi. Örneğin, yapay zekâ sistemlerinin satranç şampiyonlarını 10 yıl içinde yeneceği öngörülüyordu, fakat bu tahmin 40 yıl sonra gerçekleşti. Bu ve benzeri gelişmeler yapay zekâyı maddi olarak destekleyen kurumlarda hayal kırıklığı yarattı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü Bilişsel Bilimler Programı’ndan Yrd. Doç. Dr. Cengiz Acartürk, “Bir grup araştırmacı yapay zekânın geçmişinin başarısızlıklarla dolu olduğunu ifade etse de bu doğru değil. Öngörüleri doğru, ancak zaman tahminleri zayıftı” diyor.
20 yıldır ise yapay öğrenme öne çıkıyor. Bu alanda özellikle son beş yıldaki gelişmeler yapay zekânın yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Bu arada başarısızlık olarak değerlendirilen gelişmeler yaşandı. Microsoft’un 2016’da duyurduğu yapay zekâ botu Tay, Twitter’da otomatik yazışmalar yapmaya başladıktan kısa süre sonra geliştiricilerinin öngöremediği biçimde kontrolden çıkarak Hitler hayranı ve küfürbaz bir Twitter kullanıcısına dönüştü. Acartürk’e göre aslında bu başarısızlık değildi. Tay, insanlardan öğrendiklerini paylaşıyordu.
Yapay zekâ teknolojileri sektörleri nasıl etkileyecek?
• Halihazırda kullanılan yapay zekâ programları, verileri kullanarak doktorlara hastalık teşhisinde ve yönteminde yardım edecek. Çünkü hastada semptomlara yol açan yüzlerce sebep olabilir ve en iyi doktorun bile her şeyi hatırlaması mümkün değil.
• Öğrenciler dersleri yapay zekâ ile yapacak. Yapay zekâ öğrencileri kapasite ve yeteneklerine göre yönlendirecek. Eğitim tam anlamıyla özelleştirilecek.
• Finansal yatırım kararlarına borsacılar yerine yapay zekâ karar verecek.
• Bankalarda (ve benzeri sektörlerde) ofis çalışanlarının işlerini robotlar yapacak. Bugün Bloomberg firması, halka açık firmaların finansal raporlarını robotlara yazdırıyor.
• Yapay zekâ ile çalışan yeni nesil araçlar sayesinde kamyon, otobüs, minibüs, dolmuş şoförlerine ihtiyaç kalmayacak.
• Seyahat acenteleri gibi araştırma ve seçenek sunmaya dayalı servis sektörleri yok olacak. Bu tür işleri yapay zekâ yapacak. Yapay zekâ garsonluk, ofis yöneticiliği, temizlikçilik, araştırmacılık gibi meslekleri de yapmaya başlayacak.
• İnsanların bilgisayar ve mobil cihazlarla etkileşime girdiği her alanda önemli değişimler olacak. Kısa vadede yüz tanıma, göz takibi gibi biyometri temelli alanlardaki değişimlerin hızlanacağını söylemek mümkün.
Geleceğe hazır mıyız?
İnsansı yapay zekâların hayatımıza gireceği bir gelecek bizi beklerken, sendikamızda da konunun uzmanlarından fütürist, gelecek tasarımcısı ve iş avatarı Ufuk Tarhan’ı ağırladık.
Sendikamız Danışma Kurulu toplantılarının Eylül ayı konuğu, Türkiye’nin ilk kadın fütüristi ve dünyanın en etkili 100 kadın fütüristi arasındaki tek Türk gelecek tasarımcısı olan, iş avatarı Ufuk Tarhan’dı. Tarhan, fütürizm üzerine yaptığı çalışmalar, sürdürülebilir geleceğe dönük tasarladığı iş modelleri ve uygulamaları ile tanınıyor.
27 Eylül 2017 tarihli toplantıda bir konuşma yapan Tarhan, “fütürizm nedir?” ve “gelecekte değişimlere nasıl adapte olacağız?” gibi sorulara açıklık getirdi.
Fütürizm akımının ilk olarak İtalyan Ressam Filippo Tommaso Marinetti tarafından 1900’lerde ortaya atıldığını anlatan Tarhan, “Nasıl ki geçmişe doğru bakarak tarihten çıkarımlar yapıyorsak, fütürizmde de geleceğe doğru bakıyoruz” dedi.
Tarhan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
• Hızla gelişen teknoloji ve değişen dünyada oyunda kalmak için değişim kaçınılmaz. Amaçlanan, bir konunun “en”i olmak ise “dönüşmek”, dönüşümü başlatan yolları açmak gerekir.
• Gelecekte neler olacağına dair bugün de epey fikrimiz bulunuyor. “O” günün geleceğini biliyoruz. Bu sebeple bireysel ve kurumsal olarak şu anki amacımız; hem mevcut olanı sürdürmek hem de gelecek için hazırlık yapmak. Örneğin; gelecekte otomobillerin elektrik ve yapay zekâ ile çalışacağını biliyoruz. Şu anda üretilen hibrit araçlar da bu geçişi gösteren güzel birer örnek. Mevcudu ve geleceği içinde barındıran bu araçlar elektrikle veya benzinle çalışabiliyor. Böylece hem teknoloji gelişiyor hem sistem durmuyor.
• Değişime ayak uydurabilmek için “hibritleşmek”, çok çalışmak (self-learning) ve çok sıkı kürasyon yapmak gerekiyor. “Kürasyon” için yapılan işler arasından eleme yapabilmek ve kesin odağı belirlemek lazım. (“T-İnsan” adlı kitabın yazarı olan Ufuk Tarhan, “T insan” ile bir konuda en iyi olmaya odaklanmak gerektiğini anlatıyor. Şöyle ki; birden çok şeyi yapmayı sevebilir ve başarılı olabilirsiniz, ama bunlar arasında bir eleme yapıp (kürasyon) en iyi olmayı seçtiğiniz tek bir konuya odaklanmalısınız.)
• “T insan” mantığını oturtabilmiş birçok bireyin, gelecekte hiyerarşik düzende yönetilmesi giderek imkânsızlaşacak. Dairesel bir yönetim şekli söz konusu olacak. Bir departmanda birçok çalışan yerine, o konuda uzman, işini zımba gibi yapan bir kişinin proje odaklı çalışacağı bir sistem gelişecek.
Gelecekte insansı yapay zekâların hayatımızda olacağını, beynimize internetin yüklenebileceğini belirten Tarhan, bu değişimlere karşı şimdiden bir aksiyon almak gerektiğinin altını çizdi.