Türk dokuması yeniden yıldızlaşıyor
Anadolu’nun binlerce yıllık mirası dokumacılık, ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesiyle anavatanı Anadolu’da bir kez daha hayat buluyor. Dokuma Atlası Sergisi ile ilk etabı başlayan proje, yerel yönetimlerle işbirliği içinde geliştirilecek.
Yüzyıllardır pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu’nun kültürel zenginliğinin ayrılmaz bir parçası olan dokumacılık, bir kez daha dünyayla buluşmaya hazırlanıyor. ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesi kapsamında dört yıl süren hazırlıkların sonunda açılan ‘Dokuma Atlası Sergisi’, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafirlerini ağırladı. Bölgesel rotalar izlenerek Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden toplanan 151 kumaş türünün yer aldığı sergi, dokuma sanatının belleklerde tazelenmesini ve bu zengin mirasın yeni kuşaklarla buluşmasını sağladı.
Olgunlaşma enstitülerinin yenilenme çalışmalarının bir ürünü olarak hazırlanan proje, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde, Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne bağlı İstanbul Sabancı Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsü tarafından yürütüldü. İstanbul Tekstil Hammaddeleri İhracatçılar Birliği (İTHİB) desteği ve Marmara Üniversitesi’nin katkılarıyla hayata geçirilen projeye, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Ticaret Bakanlığı da katkı sağladı.
Türk milletinin hafızasını oluşturan binlerce yıllık dokuma kültürünü, korumak, geliştirmek, toplumsal farkındalıkla kuşaktan kuşağa aktarmak ve dünyaya tanıtmak amacı ile başlatılan ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesinin ilk etabını oluşturan sergiyle Türkiye’nin yöresel dokumaları ilk kez bir araya getirildi.
Dokumacılığın anavatanı Anadolu
Dokumacılığın geçmişi insanlık tarihi kadar eski... İnsanoğlu var olduğundan beri doğanın olumsuz koşullarından; sıcaktan, soğuktan, güneşten, rüzgardan korunmak için örtünmek zorunda kalmış ve zamanla dokumayı öğrenmiş. Geçmişten günümüze post, düğüm, keçeleştirme, örme ve dokuma olmak üzere beş temel yöntemle oluşturulan dokusal yüzeylerin ilk olarak ne zaman, nerede, nasıl ve kimler tarafından oluşturulduğu bilinmiyor.
Arkeolojik buluntulardan, dokumacılığın Anadolu ve çevresinde başladığı düşünülüyor. Anadolu’nun yanı sıra Kıbrıs, Girit ve Yunanistan’da yaklaşık M.Ö. 5500 yıllarına tarihlendirilen dokumaların bulunması bu tahmini doğrular nitelikte. Anadolu dokumacılığı günümüzden 9 bin yıl önce Çatalhöyük’te başlamış ve her çağda kültür ve ticaret hayatının merkezinde yer almış, dünya dokuma ticaretine yön vermiş. Ancak zamanla Anadolu’nun binlerce yıllık bu köklü mirası yok olmaya yüz tuttu. Türk dokuma kültürü, son yıllarda geleneksel değerlerini hızla kaybetmeye ve çeşitli nedenlerle modernize edilerek aslından uzaklaşmaya başladı. ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesiyle öncelikli olarak bu mirasın yok olmasının engellenmesi hedefleniyor.
Geleneksel dokumalar il bazında incelenecek
Projeyle Anadolu’nun dokuma kültürünün araştırılarak verilerin tek bir kaynakta toplanması, geleneksel dokumaların bölgesel hatta il bazında incelenmesi ve teknik yönden detaylandırılması yapılacak. Yöresel dokumaların kimliklendirilmesi, kataloglanması, aslına uygun üretilmesi ve geleneksel yöntemlerle üretilmiş olanların korunmaya alınması projenin genel amacını oluşturuyor. Böylece proje, Anadolu’nun sahip olduğu binlerce yıllık birikim ve potansiyelin uluslararası alanda ticaret, kültür ve sanatla buluşmasını sağlayacak.
Dokuma Atlası Sergisi, projenin ilk safhası
Türkiye’nin yöresel dokumalarını ilk kez bir araya getiren ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesi kapsamında hazırlanan ‘Dokuma Atlası Sergisi’ projenin ilk safhasını oluşturuyor. Proje kapsamında dört safha planladıklarını ifade eden İstanbul Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Yusuf Gürlek’in verdiği bilgilere göre, Türkiye’deki yerel dokuma ustalarını desteklemek ve onlarda bu farkındalığı oluşturmak için yerel yönetimlerle ve kalkınma ajanslarıyla işbirliğine girilmesi planlanıyor. Yerel dokumacıların ürettikleri dokumaların, modada tasarımcılar tarafından kullanılması için kalite seviyesini sabitleyip standartlaştırmak da, projenin ilerleyen dönem için planlanan hedefleri arasında yer alıyor.
Bir ilk olan sergi kapsamında yapılan çalışmaların detaylarını da anlatan Gürlek, “Akademik kurulumuz var, onlar coğrafi işaret ve hammadde anlamında, gerçekten bu ülkeye damga vurmuş nitelikteki kumaşları belirlediler. Sergimiz 30 çeşit, 151 örnek kumaştan oluştu. Serginin içeriğini de bölge bölge ayırdık. Her bölgeye ait en önemli kumaşları belirledik” dedi.
Sergideki bazı kumaşların ‘saray kumaşları’ bazılarının ise ‘Anadolu kumaşları’ olarak sınıflandırıldığına dikkat çeken Gürlek, “Bu kumaşlar da bölgelere göre nitelendirilerek sergileniyor. Kumaşların birçoğu, teknik ve hammadde açısından orijinale uygun olarak yeniden üretilmeye çalışıldı. Bazıları da tarihi kumaşlar; koleksiyonerlerden veya müzelerden alındı. Zaten projemizin bir sonraki safhası da teknik, hammadde açısından yok olmuş kumaşları tekrar üretmek, bunun farkındalığını artırmak” şeklinde konuştu.
Hedef: Dokumaları‘Türk markası’ olarak dünyaya tanıtmak
Dört yıldır devam eden ‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesi hakkında bilgi veren Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü Proje Koordinatörü Ayşe Dizman ise “Dört yılda bu araştırmaların yanı sıra topladığımız dokumaların kimliklendirme çalışmalarını ve analizlerini yaptık. Bu analiz raporlarına göre, sergimizde hem 100 yıl öncesi dokumaları hem de bugünkü dokumaları eşleştirerek sergilemeye çalıştık” dedi. Proje kapsamında yapılacak çalışmalara da değinen Dizman, “2023’e kadar analiz laboratuvarının kurulması, coğrafi işaret almış ve alacak dokumaların ayrılması ve Türk markası olmak üzere planlarımız var. Bölgesel anlamda alt projeler hazırlayarak, bu alt projeler vasıtasıyla her bölgenin dokumasını öne çıkarmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin 21’inci yüzyıldaki güçlü tekstil ticaretinin köklerini oluşturan geleneksel dokumaları çağdaş tasarımlarla ‘Türk markası’ olarak dünyaya tanıtmak projenin öncelikli hedefi. Geleneksel dokumaların tekstil ve moda sektörüyle buluşturulmasıyla yerel kalkınmanın sağlanması, ‘dokuma kültürü rotaları’ ve ‘yaşayan müzeler’ oluşturularak kültür turizminin canlandırılması da projenin ileriye dönük hedefleri arasında yer alıyor.
Emine Erdoğan: “Geleneksel sanatlarımızın yitik birer hazine olmaması, bizim onları göz önünde tutmamıza bağlı”
“Dokuma Atlası Sergisi”nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan projeyi anlattı:
“Bu proje, dokuma sanatımızın, belleklerdeki yerini kaybetmeden yoluna devam edeceğinin müjdecisidir. Dokuma, sadece ipliklerden ve desenlerden oluşmaz. Yaşamla iç içe geçmiş, hayatın her mahfiline mührünü vurmuş serencamımızdır. Tüm bu değerlerin, coğrafyamız üzerinde çizdiği bir rota var. Akdeniz’in pamuk ipi, Doğu Anadolu’nun yünü, Bursa’nın ipeği, Karadeniz’in keteni, Denizli’nin buldanı gibi, zevk-i selimle karşılaştığımız nice durak var. İnanıyorum ki; tüm bu harikalar, işte bu proje vesilesiyle yeniden gün yüzüne çıkacak. Geleneksel sanatlarımızın yitik birer hazine olmaması, bizim onları göz önünde tutmamıza bağlı. ‘Bir varmış, bir yokmuş’ diye başlayan masallara karışmamaları için onları yaşatmamız gerekiyor.”
‘Türkiye Dokuma Atlası’ projesinin hedefleri
• Geleneksel Türk el dokumalarını, coğrafi işaret, hammadde, dokuma ve boyama yönünden inceleyerek yün, pamuk, keten ve ipek gibi doğal elyaflarla oluşturulan kültürel izleri takip etmek. Dokuma yöntemleri ve desen dilinde, küresel kültüre katabilecek değerleri tespit etmek.
• Türk dokumacılığının kıymetli bir zanaat olarak yaşatılmasını sağlamanın yanı sıra, teknolojik değişim ve gelişmelerden faydalanarak dünya kumaş sektöründe fark yaratmak ve geleneksel dokumacılığın prestijli bir ticaret faaliyetine dönüşmesiyle yerel kalkınmaya katkı sağlamak.
• Doğal bitkisel boyama, yerel dokuma yöntemlerine işaret eden sergilemeler oluşturarak yerel ve uluslararası moda tasarımcılarının ve satın almacıların dikkatini çekmek ve bu dokumalara talebi artırmak. Sürdürülebilir ve doğa dostu tekstil ürünlerinin geliştirilmesiyle çevreci yaklaşıma destek olmak.
• ‘Türk dokuması’ olarak belirlenen geleneksel dokumaların öncülüğünde, yerel ve küresel sergiler, atölyeler ve işbirlikleri tasarlamak, oluşturmak.
• Akademik işbirlikleriyle dokumaların araştırma ve geliştirme aşamalarını takip etmek.
• ‘Türk dokuması’ olarak hafızalarda yer etmesinin önemsendiği; Antep Kutnu, Ankara Sofu, Şal Şapik, Rize Bezi /Feretiko, Ehram, Beledi ve Denizli Buldan dokumalarını dünyaya tanıtmak. Kutnu’nun renk ve desenini, Ankara Sofu’nun yüzyıllarca tüm dünyanın tercih ettiği ipeksi yumuşaklığını, su iticiliği ile benzersiz yün dokuması özelliğini, Üsküdar Çatması’nın desen ve renkleriyle ev tekstiline katacağı değeri, Denizli Buldan Bezi’nin doğal boyalarla parlak, hafif ipek dokumasını, çağdaş kullanışlı tasarımlara dönüştürerek sergilemek.
• Anadolu dokuma kültürünü takip ederek tarih boyunca dokumacılığın merkezi olan Denizli, Bursa ve İstanbul başta olmak üzere, İpek Yolu üzerindeki şehirler, keten ve kenevirin öne çıktığı Karadeniz şehirleri, Erzurum, Siirt, Şırnak gibi yünlü dokuma yapılan şehirler arasında ‘dokuma kültürü rotaları’ ve ‘yaşayan müzeler’ oluşturarak yerel kalkınmaya ve kültür turizmine katkıda bulunmak.