Pandemi, üretim maliyetlerini de vurdu
Tekstil ve hazır giyim sektöründe üretim maliyetleri yükselmeye devam ediyor. Navlun ücretlerindeki artış yüzde 100 geçmiş durumda, hammadde fiyatlarındaki artış ise yüzde 50’nin üzerine çıktı. Fiyat artışının en fazla olduğu hammaddeler pamuk ve pamuk ipliği. Ancak bu artışları tek bir nedenle açıklamak mümkün değil. Sayılabilecek pek çok sebebin temelinde ise COVID-19 salgını yatıyor. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları da ateşi körüklemeye devam ediyor.
Tekstil sektöründe, geride bıraktığımız 2020 yılının ortalarında belirginleşen üretim maliyeti artışı; 2021 yılında da yoluna devam ediyor. Tekstil sanayicisi hem üretim aşamasındaki fiyat artışlarıyla, hem de uluslararası taşımacılıktaki kaos ve devamındaki zamlarla karşı karşıya. Maliyetleri artıran her bir fiyat artışının hem uluslararası, hem de yerel nedenleri var.
Ticaret savaşlarının etkisi
Salgın nedeniyle uluslararası ticarette yaşanan kaos ve ardından gelen değişim, özellikle navlun fiyatlarında önemli oranda artışa neden oldu. Çin ve ABD arasındaki ticari savaş bu dönemde deniz taşımacılığına da yansıdı. Çin’in boş konteynerleri stratejik güç olarak kullanmaya başlaması, deniz taşımacılığında tam bir krize yol açtı. Çin, boş konteynerleri toplayarak, ABD’yi ülkesinden mal almaya mecbur bırakmak için hamlelerde bulundu. Bu savaşın sonucu olarak da son aylarda konteyner fiyatlarında yüzde 100 ile 300 arasında değişen oranlarda fiyat artışları yaşandı.
Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Danışmanı Prof. Dr. Soner Esmer, sadece navlunları değil, ekipman üretim fiyatlarını da neredeyse iki kat artıran boş konteyner tedarik sorununun birçok ülkedeki lojistik süreçlerinin aksamasına neden olduğunu ifade ediyor. “Kısa sürede pandemiyi kontrol altına alarak yeniden üretime hızlı bir şekilde başlayan Çin’in boş konteyner talebini ısrarla sürdürmesi, bu süreci daha da olumsuz hale getiriyor” diyen Esmer, “Çin’in ihracatını sürdürmek için boş konteynere ihtiyacı var. Bunun için de armatörlere baskı yapıyor. Armatörler de daha kârlı olduğu için sanki Çin’den başka ülke yokmuş gibi karlılık odaklı düşünerek, boş konteyneri Çin’de pozisyonlandırıyor” diye konuşuyor.
Esmer, armatörlerin boş konteyner ısrarının devam etmesi halinde yükselen fiyatların yarattığı olumsuz durumun sadece ihracatçılar üzerinde değil, ithalatçılar üzerinde de ciddi bir baskı oluşturacağına, bazı yüklerin kuru yük gemilerine kaymasının beklendiğine dikkat çekiyor.
Navlun fiyatlarının 2021’de normalleşmesi beklenmiyor
Navlun fiyatlarında yaşanan artışı Medkon Lines CEO’su Mahmut Işık, bir başka açıdan değerlendiriyor. Pandeminin başladığı 2020 yılının ilk çeyreğinde öncelikle, Çin’deki üretimin yavaşlaması ve ürün arzının düşmesiyle dünya ticaret hızının yavaşladığını ifade eden Işık, “Sonrasında Çin, pandemi etkisinden sıyrılarak, üretime kaldığı yerden devam etmeye başladı. Ancak bu süreçte, çoğu dünya ülkesi Çin kadar hazırlıklı değildi ve konteyner gemilerin tahliye limanlarına yanaşmasında gecikmeler yaşandı. Bununla birlikte tahliye edilmiş konteynerlerin de limanlarda bekleme süresinin artış göstermeye başlaması, dünya genelinde ekipman temininde sıkışıklık yaşanmasına neden oldu” açıklamasında bulunuyor.
Ekipman sirkülasyon hızının düşmesinin yanında; gemi kira ücretleri, liman masrafları ve petrol fiyatlarındaki artış da nakliye fiyatlarına direkt olarak yansıdı. Işık, günümüzde altın değerinde olan konteynerin yeni üretimi için fabrikalar termin veremezken, ikinci el fiyatlarında da ciddi artışlar gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Limanlardaki operasyonel yoğunluk, gemilerin limanlara yanaşamamasına neden olurken, maliyetleri de artırıyor. Maliyetlerdeki bu denli keskin artışlar navlun fiyatlarını yukarı yönde tırmanışa geçirmiş durumda. Artan navlun ücretleri, ürün fiyatını direkt etkilediğinden, artış sanayicilere yansıyor. Fiyat artışında bir düzelmenin yaşanması için öncelikle pandemiyle birlikte bozulan üretim ve tüketimdeki dengenin sağlanması gerekiyor ancak bu da yeterli değil. Işık, “Düzelme olması için ticaretin dengeyi bulmasından ziyade, konteynerlerin eskisi gibi yükleme ülkelerine pozisyonlanması gerekiyor. Dengenin tekrar eski haline gelmesi 2021 yılının son çeyreğini bulacak görüşündeyiz” şeklinde konuşuyor. Prof. Dr. Soner Esmer’e göre ise; Türkiye için sorunun çözümü güçlü denizcilik filosuna sahip olarak konteyner ve diğer yükler de taşıyan ülke konumuna geçmekte yatıyor.
Tedarik zinciri kırıldı
Konteyner ve navlun krizinin yanı sıra pandemi şartları dolayısıyla hammadde üreticilerinin üretime ara vermek zorunda kalması da dünya genelinde tedarik zincirinin kırılmasına neden oldu. Kırılan tedarik zinciri, hammadde fiyatlarındaki dikkat çeken düzeydeki artışın bir başka nedenini oluşturdu.
Pandemi sürecinin başında, hammadde veya ara malı temin edemediği için üretim faaliyetleri sekteye uğrayan firmaların stoklu çalışma prensibiyle hareket etmeye başladıklarına dikkat çeken Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, “Bu da dünya genelinde hammadde ve ara mallarının fiyatlarının yükselmesine sebep oldu. Pamuk ve pamuk ipliği fiyatları da önemli miktarda yükseldi. Bu dönemde, alternatif elyafların fiyatlarında da ciddi yükselişlerin olduğu gözden kaçmamalıdır” şeklinde konuştu.
Hammaddede fiyat artışına yol açan sebeplerin olumlu yansımalarını gözden kaçırmayan Kıvanç, “Batılı tüketicilerin, sürecin başındaki şoku atlattıktan sonra tüketime devam etmesi, kapanmanın olduğu dönemde bile online alışverişe yönelmesiyle talep yönünden endişe edildiği kadar sarsıntı yaşanmaması, navlun ve konteyner krizinin de kısa zamanda çözülemeyecek olması fiyatların sağlamlığına önemli ölçüde katkı yapmıştır” yorumunda bulunuyor.
Pamuktaki fiyat artışı yüzde 80’e ulaştı
Bossa Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Besim Özek de fiyat artışlarının pandemi nedeniyle dünya tedarik zincirinin bozulmasından kaynaklandığı görüşünü destekliyor.
Pandeminin en çok hissedildiği günden günümüze kadar pamuk fiyatlarındaki artış yüzde 80 düzeyine ulaşmış durumda. Pamuk iplik fiyatları da benzer oranlarda arttı. İplik fiyatlarının artışından da yine ABD ile Çin arasındaki ticari savaşlar etkili oldu. Pamuk elyafta, ABD ve Avrupa Birliği’nin Çin’e uyguladığı yaptırımlardan dolayı Çinli üreticilerin kendi pamuklarını kullanmak yerine yakın coğrafyalarından pamuk iplik satın aldıklarına dikkat çeken Özek, “Özbekistan, Türkmenistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler Çin’e pamuk ipliği satmayı tercih etmişlerdir. Bu yüzden de fiyatlarda artış oldu. Polyester, viskon gibi elyaflarda da benzer sorunlar var” ifadelerini kullandı.
Dengesiz arz, fiyat dalgalanmalarına yol açtı
Pandemiyle, bir anda duran ekonomilerde Zeki Kıvanç’ın dikkat çektiği gibi ilk şokun atlatılmasından sonra arzın hızla artması, dengesiz gelişen arz hareketleri aynı zamanda birçok üründe çok ciddi fiyat dalgalanmalarına da yol açtı. Özellikle otomotiv, giyim gibi alanlarda yok olan talebin bir anda patlamasının, ürünlerin fiyatlarındaki dengesiz dalgalanmaya neden olduğuna vurgu yapan İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz, hammadde fiyatlarında artışa giden süreci şöyle özetliyor: “Bunlar yaşanırken diğer taraftan hepimizin de bildiği gibi krizle başa çıkabilmek adına pompalanan büyük likidite ile bazı yatırım fonlarının agresif alımları da bu işin cabası oldu. Tekstil sektörü de pamuk tarafında bu dalgalanmadan nasibini aldı. Pamuk hammaddesi özelinde dünya zaten azalan bir üretime doğru giderken, farklı ürün isteklerinde talep patlamaları stoksuz kalan sektör alıcılarının talebini doğal olarak fiyat artışına döndürdü.”
Büyük üreticiler hammadde stokladı
Suni ve Sentetik İplik Üreticileri Birliği (SUSEB) Genel Sekreteri Eray Sanver de konuyu değerlendirirken, fiyat artışının dünyada ticaret savaşlarıyla başladığına işaret ediyor. Bir sonraki adımda pandemi nedeniyle düşen talebe bağlı olarak fiyatı da düşen ham petrolün fiyatındaki düşüşü durdurmak için üretimi azaltıldı. Sanver’e göre; azalan talebe bağlı olarak üretim kapasitelerini düşüren dünyanın önde gelen petrokimya üreticilerinin üretim seviyelerini artırmamaları, hammadde piyasasında özellikle 2020’nin Haziran ayından itibaren artan bir baskı oluşturmaya başladı. Öte yandan aralarında Çin ve Hindistan’ın olduğu büyük üreticilerin, dünya ekonomik konjonktüründeki belirsizliklerden kendilerini korumak için giderek daha fazla hammadde stoklamaya başlamaları hammadde fiyatlarının daha da artmasına yol açtı.
“Sadece petrokimya değil, demir-çelik, emtia gibi diğer endüstriyel hammaddelerdeki arz yetersizliği de hammadde fiyat artışına sebep olmaktadır” diyen Sanver, pandemi sürecinde tarımsal ürün üretiminde çalışanların çok azalmasının da tarımsal ürün hasadını olumsuz etkilediğini ve bunun da yine hammadde fiyatlarına olumsuz yansıdığını ifade ediyor. Sanver, “ABD ile Çin arasında halen tüm hızıyla devam eden ticaret savaşları bu darboğazı körüklemektedir” diyor.
Vadeli satışlarda aşırı fiyat farkı talep ediliyor
İplik ve tekstil hammaddeleri fiyatlarında aşırı fiyat artışına yol açan bir başka nedeni de Hisar İplik Yönetim Kurulu Başkanı Leon Kandiyoti dile getiriyor. Kandiyoti bu fiyat artışlarının bir kısmının tamamen kur artışları ve konjonktürel taleplerden kaynaklanmış olsa da bir kısmının hammadde eksikliğinden oluşan fırsatın değerlendirilmesinden kaynaklandığını düşünüyor. Kandiyoti, “İplik hammadde temininde, polyester filament iplikler dışında nisbi bir sıkıntı çekilmekte, fakat mal satışlarının peşin ödemesi şeklinde istenmesi, şirketleri zorlamaktadır. Vadeli satışlarda talep edilen fiyat farkı aşırıdır” vurgusu yapıyor.
Yeni siparişlerde, müşterilerin rejenere sentetik polyester, organik pamuk iplikler ve hatta rejenere pamuk ipliklerden mamul kumaş istediklerini ve bu hammaddelerin temininde sıkıntı çektiklerini ifade eden Kandiyoti, “Bu gibi taleplerin, yabancı şirketlerin nihai müşterilerine, ekolojik modasına uydukları ve insanlığa ne kadar değer verdikleri görüşünün propagandasından başka bir şey olmadığı ve sürekli bir trendin olmayacağı kanaatindeyim” yorumunu yapıyor.
2021 yılı 2020’den daha iyi olmayacak
Yeni normale geçilmiş olsa da, pandeminin etkisiyle bozulan dünya tedarik zincirinin kısa vadede düzelebileceği öngörülmüyor. Bossa Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Besim Özek, 2021 hatta 2022 yılının dahi tedarik zincirini doğru yönetenlerin kazanacağı yıl olacağı görüşünde...
Hammadde fiyatları da 2021 yılında yükselme eğilimini koruyor. Pandemi nedeniyle tüm dünyanın bir anda daha önce bilmediği bir kaosla karşılaştığını ve bu dönemde yaşanan sürecin fiyat artışlarına yol açtığını ifade eden Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS) Yönetim Kurulu Üyesi ve Diktaş A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Denizer ise kısa vadede artışların geri dönmeyeceği öngörüsünü dile getiriyor.
Denizer, hammadde fiyatlarındaki artışın tekstil sektörüne etkisini ise şöyle özetliyor: “Doğal ve sentetik elyaflar birbirini takip eder. Sezon başlarındaki bu yukarı hareket kısa dönemde geri dönmeyeceğe benziyor. Zaten dengesiz olan talep, bir de fiyat baskısı görünce, müşterilerin yeni zamlı fiyatlara adapte olması zorlaşıyor. Hammaddenin yanında Türkiye’deki maliyet artışları da TL’nin değerlenmesi ve asgari ücret, enerji fiyatları gibi nedenlerle fiyat tutturmada ve diğer ülkelerle rekabette bizi zayıflatıyor. Türkiye bazlı maliyet artışları daha önemli ve sektör için daha riskli.”
“2021 maalesef dengesiz bir seyirle devam edecek” diyen Denizer, kapatmaların ve seyahat kısıtlamalarının artması durumunda, bu yılın 2020’den daha iyi olmayacağı görüşünde. Denizer aynı zamanda üçüncü veya dördüncü çeyrekte hayatın normale dönebileceği ve fiyat baskılarının azalabileceği umudunu da ifade ediyor.
Konteyner krizi avantaja dönüşebilir
Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç ise hammadde fiyatlarındaki artış devam etse de bu durumun ihracatı olumsuz etkilemeyeceğini düşünüyor. Kıvanç, özellikle konteyner krizinin kısa vadede çözülemeyecek olmasının, Türkiye’nin Avrupa’ya coğrafi yakınlığı sayesinde ihracatçı için bir avantaja dönüşeceğini öngörüyor. Pandemi koşullarını da aynı şekilde değerlendiren Kıvanç, bu durumun rekabet ettiğimiz Uzakdoğu ülkelerinin Batı pazarlarına erişimini zorlaştırdığını ve daha esnek çalışma eğiliminde olan perakendecilerin Türkiye’ye yönelmelerini sağladığını ifade ediyor. İhracat performansının uzun vadede bu durumun devamına bağlı olduğunu belirten Kıvanç, “Kulağa biraz ironik gelse de, dünyanın pandeminin sebep olduğu tüm olumsuzlukları geride bırakarak normalleşme sürecine girmesi ve eski düzenin tekrar dönmesi, sektöre beklenin aksine menfi tesir edebilir” yorumunda bulunuyor.
Uzun planla yerli pamuk üretimi artırılmalı
Türkiye’nin yanı sıra, dünyada pek çok ülkeyi daha etkileyen konteyner krizinin çözümlenmesi için uzun zamana ihtiyaç var. Tekstil sektöründeki en önemli hammaddelerden biri olan pamuk ve pamuk ipliğindeki fiyat artışını dengede tutmak için sunulan en güçlü çözüm önerisi ise yerli üretimi artırmak ve ihracata bağımlılığı azaltmak.
İzmir Ticaret Borsası Meclis Başkanı Barış Kocagöz’e göre bunun ilk adımı henüz ulaşamadığımız ‘1 milyon ton eşik üretim hedefi’ni gerçekleştirmek. Bu da ancak üreticinin kazanmasını sağlamakla mümkün olacak. Ayrıca piyasanın yerle bir olduğu zamanlarda sektörde alıcı olan kesimin adil davranarak milli pamuğa pozitif ayrımcılık yapması gerektiğini de vurgulayan Kocagöz, “Çünkü bu eşik ve üzerinde bir değerde üretim yapmadığımız sürece daralan bir arz ve onun yarattığı aşırı dalgalanan fiyatların olması kaçınılmazdır” diyor ve ekliyor: “2021 yılında da 1 milyon ton eşik değerinin çok altında kalacağımız için dolar kuru ve dünya pamuk fiyatları düşmedikçe ülkemizde de fiyatların düşmesi için bir neden yok.”
Pamuk üretiminin tarladan gömleğe kadar uzanan, ülkemiz için çok önemli bir sektör olduğunu vurgulayan Kocagöz, alınması gereken tedbirleri şöyle sıralıyor: “Stratejik önemi olduğu kabul edilerek politikalar üretilmeli. Yüksek maliyetler gibi, üreticinin yurt dışındaki üreticilere göre ne kadar dezavantajı varsa bunların giderilmesi gerekir. Üreticinin başka ürün üretme seçeneği olduğu unutulmamalı. 1 milyon ton eşik hedefe ulaşana dek destekler beş yıllık planlar dahilinde arttırılarak ilan edilmeli. Uzun vadeli plan yapamazsak üretimimiz hep dalgalı olacaktır.”
Yerli üretim ithalata karşı korunmalı
Yaşanan süreci değerlendiren SASA Polyester Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Kadir Bal, “Bu yaşanan zorluklar sanayimizin girdisi olan ara malların yurt içinde üretilmesinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Sanayimizin çarklarının durmaması için tedarik güvenliğinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha yaşanarak tecrübe edilmiştir” yorumunu yapıyor.
“Eğer Türkiye’de polyester iplik üretiminin girdisi olan polyester elyaf ve cips üretimi yapılmaz ise, yurt dışından yapılacak tedarikin çok daha pahalıya mal olacağı aşikardır” diyen Bal, “Aynı durum tüm girdiler için de geçerlidir. Bundan dolayı değer zincirinin ilk halkası olan yerli üretim özellikle polyester elyaf ve cips’te ithalat nedeniyle düşük performansta çalışır ise, başka bir ifadeyle ithalatın zararlı etkisine karşı korunmaz ise; sonraki halkalar da zorda kalacaktır” şeklinde konuşuyor.
“Ülkemizdeki polyester elyaf üretimi arttıkça maliyetler azalacak ve bu fayda fiyatlara olumlu yansıyacaktır” diyen Bal, Ticaret Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü’nce, polyester elyaf ithalatına karşı yürütülmekte olan korunma önlemi soruşturmasının artan ithalat nedeniyle önlemle sonuçlanmasının da ülkemizin ve dolayısıyla tüm paydaşların menfaatine olacağını ifade ediyor.
İPUD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fuat Tanman:
“Sürdürülebilir pamuk üretimine geçmezsek küresel tedarik zincirlerinin dışında kalarak mevcut pazarlarımızı kaybedeceğiz.”
Pamuk ve pamuk ipliğinde yaşanan fiyat artışının öne çıkardığı başlıklardan biri de sürdürülebilir pamuk üretimi... İyi pamuk uygulamaları sürdürülebilir pamuk üretimine katkı sağlıyor. İyi Pamuk Uygulamaları Derneği (İPUD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda İyi Pamuk Çiftçisi Fuat Tanman 2020 itibari ile Türkiye’deki pamuk üretiminin yaklaşık yüzde 10’unun İyi Pamuk (Better Cotton) Standardı’na uygun üretildiğini ifade ediyor. Bu standart, sürdürülebilir tarımsal üretimin en temel ilkeleri olan su koruyuculuğu, toprak sağlığı, zirai ilaç ve entegre zararlı yönetimi, biyolojik çeşitliliğin korunması, lif kalitesi ve insana yakışır iş koşullarının sağlanması gibi temel altı ana ilke çerçevesinde yapılandırılmıştır kriterleri içeriyor.
Sektöre yön verebilen birçok lider giyim ve tekstil markasının 2025 yılına kadar tedarik edecekleri ürünlerde kullanılacak pamuğun yüzde 100’ünün sürdürülebilir kaynaklardan sağlanması yönünde hedefleri olduğunu belirten Tanman, markaların bu hedeflerine ulaşmak için epey katı yaklaşımlarla tedarikçilerini zorladıklarına dikkat çekiyor. Hedeflenen sürdürülebilir üretim dönüşümüyle çevreye ve topluma sağlanacak kamusal fayda dikkate alındığında, ilgili bakanlıkların sürdürülebilir pamuk üretimi yapan çiftçilerimize pozitif ayrımcılık yapması gerektiğini vurgulayan Tanman, son olarak; “Çiftçilerimize sürdürülebilir üretim yapmayı teşvik edici destekler verilmez ve eski usullerle üretime devam etmelerine göz yumulursa, bir taraftan doğal kaynaklarımızı hızla yok etmeye devam edecek, diğer taraftan da küresel tedarik zincirlerinin dışında kalarak mevcut pazarlarımızı da kaybedeceğiz” diyor.
Hammadde üretiminde Çin hakimiyeti
• 2020 yılında dünyada 94.4 milyon ton tekstil lifi tüketildi. Bunun;
• 23.1 milyon tonu doğal liflerden,
• 65.9 milyon tonu sentetik,
• 5 milyon tonu da selülozik liflerden oluşuyor.
• Sentetik liflerin 52.8 milyon tonu ise polyester.
• 2000 yılında dünya polyester üretiminin yüzde 26’sı Çin tarafından yapılırken; bu oran 2020’de yüzde 72’ye çıktı.
• 2000 yılında dünya polyamid üretiminin yüzde 12’si Çin tarafından yapılırken; bu oran 2020’de yüzde 70’e yükseldi.
• ‘Pandemi olmasaydı bu miktar, 94.4 milyon ton yerinde 105.1 milyon tona ulaşırdı’ tahmini yapılıyor.
SUSEB Genel Sekreteri Eray Sanver:
“Ülkemiz hammadde ithalatçısıdır”
Dünyanın en büyük polyester iplik ve elyaf üreticisinin Çin olduğunu, ikinci sırada ise Hindistan’ın yer aldığını belirten SUSEB Genel Sekreteri Eray Sanver Türkiye’nin konumunu şöyle değerlendirdi: “Ülkemiz Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise sekizinci büyük üreticisidir. Polyester üretiminin en önemli hammaddesi ise PTA ve MEG isimli petrokimya ürünleridir. Ülkemizdeki PTA ve MEG üretimi toplam talebin yüzde 15’i civarında kalmaktadır. Ülkemiz net hammadde ithalatçısıdır. Dünyadaki hammaddeyi etkileyen değişimler ülkemizi de doğrudan etkilemektedir. Hammaddelerin fiyatları Haziran 2020’den beri sistematik olarak yükselmektedir.”