Örnek proje: ZERO BRINE
Tekstil üretiminde çok fazla atık su oluşuyor. Ancak bu suları arıtmak ve çevreye dost yöntemlerle yeniden kazanmak mümkün. Su ve enerjinin yeniden kullanılması amacıyla hayata geçirilen ‘ZERO BRINE’, tekstil sektörü için de örnek oluşturuyor.
Su, temel yaşam kaynaklarından biri. Yetişkin bir insanın vücut ağırlığının ortalama yüzde 60’ını oluşturan su, dünyada biyoçeşitliliği sağlayan bir ekosistem alanı. Tekstil de dâhil olmak üzere birçok sektörün üretim süreçlerinde temel girdilerden birini oluşturan su, tüketimin arttığı günümüzde çok değerli bir doğal kaynak haline geldi. Tekstil sektörü, ekonomik açıdan ülkemizin önemli alanlarından biri olmakla birlikte, sektörde üretim esnasında büyük miktarlarda su kullanılıyor ve bunun sonucu olarak çok farklı kompozisyonlarda atık su oluşuyor. Atık suların arıtılması ve arıtma sırasında ortaya çıkan konsantre kirliliğin giderilmesi, çevresel ve ekonomik açıdan önem taşıyor. Bununla birlikte dünya üzerindeki bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, ‘sürdürülebilir çevre’ ve ‘sürdürülebilir kalkınma’ ilkeleri doğrultusunda da korunması gerekiyor. Bunu sağlayabilmek içinse ülkemizin denizlerinin, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının korunarak kullanılmasının sağlanması ve kirlenmeye karşı tüm önlemlerin alınması şart. Bu açıdan, evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri değişmiş atık suların yönetimi büyük bir öneme sahip. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) bünyesinde bulunan Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nün (ÇTÜE) ortak olduğu, Zorluteks Tekstil’de pilot proje olarak uygulanan ZERO BRINE, tam da bu amaca hizmet ediyor.
22 ortaklı bir proje: ZERO BRINE
Ulusal ve uluslararası 22 kurum ve kuruluşun işbirliğiyle 2017’de başlayan ZERO BRINE projesi, içinde bulunduğumuz 2021 yılının sonunda tamamlanacak. Ortaklığını TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü’nün, yürütücülüğünü ise Delft Teknik Üniversitesi’nin yaptığı projede, Atina Ulusal Teknik Üniversitesi (NTUA), Palermo Üniversitesi (UNIPA), Aberdeen Üniversitesi, Silezya Teknoloji Üniversitesi (SUT), Lenntech ve Evides gibi üniversitelerin yanı sıra araştırma kurumları, endüstri, medya ve teknoloji platformları da yer alıyor. TÜBİTAK MAM ekibinden Doç. Dr. Ahmet Baban Proje Yürütücüsü, Doç. Dr. Selda Murat Hocaoğlu ve Dr. Recep Partal Proje Yürütücü Yardımcısı ve Dr. İrfan Baştürk Uzman Araştırmacı olarak görev alıyor.
“Su ve minerallerin tedarik zincirinin yeniden tasarlanması: endüstriyel işletmelerin faaliyetleri ile ortaya çıkan tuz içerikli atıksu akımından (brine) döngüsel ekonomi yaklaşımı ile kaynakların geri kazanımı” başlığıyla hayata geçirilen ZERO BRINE, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) Ufuk 2020 kapsamında desteklenen bir çalışma.
Endüstrilerde çeşitli arıtma prosesleri sonucu ortaya çıkan, değerli mineralleri ve tuzları içeren konsantre akımdan, birtakım teknolojiler kullanarak değerli maddelerin geri kazanımını amaçlayan projede, bu yolla hammadde üretiminin sağlanması, dahası suyun ve atık ısının geri kazanılarak enerji elde edilmesi hedefleniyor. Tuzlar, birçok endüstriyel sektörde kullanılıyor ve deşarjları sebebiyle alıcı ortamlarda ve toprakta tuzlanmaya neden oluyor. Bu proje çerçevesinde, tuzlu su akımlarından etkin ve verimli bir şekilde geri kazanım sağlayacak teknolojilerin entegre edildiği yenilikçi yöntemler üzerinde çalışılıyor.
Atık suyun yüzde 80’i geri kazanılıyor
ZERO BRINE projesi, Zorluteks Tekstil’in Lüleburgaz fabrikasında, pilot proje olarak uygulandı. “Zorluteks olarak, Zorlu Holding Akıllı Hayat 2030 vizyonu çerçevesinde hem yenilikçi hem de teknolojik sistemleri kullanarak sürdürülebilirlik odaklı projeler hayata geçirmeye devam ediyoruz” diyen Zorluteks Genel Müdürü Cemil Çiçek bu projelerden birinin de ZERO BRINE olduğunu ifade ediyor. ‘Konsantre atık suyun değerlendirilmesi’ amacıyla başlatılan projeyle biyolojik arıtma tesisinden çıkan deşarj suyun, ileri arıtımdan geçirilerek saf su ve konsantre tuz elde edilmesi hedefleniyor. Bu projeyle toplamda atık sudan yüzde 80’e varan suyun geri kazanılması ve konsantre tuzun boyama proseslerinde kullanılması hedeflenirken çevresel etkilerin de en aza indirilmesi amaçlanıyor.
Her şey, gelecek nesiller için
Çiçek, “Bu projenin Akıllı Hayat 2030 vizyonu çerçevesinde Zorluteks’in çevresel etkiyi azaltma yönünde attığı adımları daha da güçlendireceğine inanıyoruz” diyor ve ekliyor: “Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için çevresel etkimizi mümkün olan en alt seviyeye indirmemiz gerekiyor. Bu konuda gösterdiğimiz hassasiyet ve yaptığımız inovatif yatırımlar sayesinde bugün dünya devlerinin tercih ettiği bir şirket haline gelmiş bulunuyoruz.” TÜBİTAK MAM tarafından yürütülen ZERO BRINE projesiyle Zorluteks, suyun geri kazanımı sayesinde daha az doğal kaynak tüketirken elde edilen konsantre tuzlu suyun boyama proseslerinde kullanmasıyla tesis içerisinde kullanılan tuz miktarını azaltmış olacak. Bu proje aynı zamanda alıcı ortamın su kalitesinin iyileştirilmesine de katkı sağlayacak.
Cemil Çiçek, alanında ilk kez gerçekleştirilen bu projenin gerek kendi şirketleri, gerekse dünya için nasıl bir önem taşıdığını ise şu sözlerle aktarıyor: “Döngüsel ekonomi tabanlı olarak her geçen gün daha da geliştirdiğimiz proses yönetimimizde önemli bir kilometre taşı olan bu proje bizi, Akıllı Hayat 2030 yolunda Zorluteks’in stratejik yaklaşımı kapsamında yer alan müşteri beklentileri, atıkların geri kazanılması, çevresel etkilerin azaltılması hakkındaki hedeflerimize bir adım daha yakınlaştıracaktır.”
Hiçbir kaynak sınırsız değildir!
TÜBİTAK MAM proje ekibi, hayata geçirdikleri ZERO BRINE’in sağladığı maliyet avantajlarına da değiniyor. Ülkemizde, imalat sanayiinde kullanılan girdilerin dağılımına bakıldığında, birçok sektörde en yüksek payı enerji ve kimyasal maliyetleri oluşturuyor. Suyun birim fiyatlarının diğer girdilere göre daha düşük seviyelerde olması, atık suların geri kazanımının ve yeniden kullanımının değerlendirilmesini de önemli oranda etkiliyor. Diğer bir ifadeyle su maliyetlerinin düşük olması sonucunda, su geri kazanımı ve yeniden kullanımıyla ilgili yapılacak yatırımların geri ödeme süreleri uzun oluyor. Bu durum ise atıksuların yeniden kullanılma fırsatlarını ciddi anlamda etkiliyor.
Proje ekibi, bu nedenle su geri kazanım çalışmalarının, sadece ekonomik açıdan değil, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Yapılacak yatırımların ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerinin birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Zira bazı çevresel zararların ekonomik değeri çok yüksek boyutlarda olabilir. Bunun yanı sıra, işletmelerin bu tip çevresel sürdürülebilirlik vizyonları sayesinde önemli bir pazar payına sahip olması da mümkün. Proje ekibi, “İmalat sanayinde atıksu geri kazanımı ve yeniden kullanım olanakları dikkate alındığında, ülkemiz her ne kadar su zengini bir ülke olarak ifade edilse de, suya olan talebin artmasıyla birlikte gün geçtikçe kaynaklarımızın hızlı bir şekilde tükendiği gerçeğini dikkate almalıyız. Unutulmamalıdır ki, hiçbir kaynak sınırsız değildir” diyerek konunun öneminin bir kez daha altını çiziyor.
Yeşil ekonomi yatırımları artıyor
Atıksu arıtma ve geri kazanımı konusunda yapılan yatırımların finansmanı da sanayiciler için önemli bir gündem maddesi. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), yeşil, düşük karbonlu ve dayanıklı ekonomilere geçişi hızlandırmayı amaçlıyor ve yeşil ekonomi yatırımlarına finansman sağlıyor. 2009 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteren EBRD, finans kuruluşlarından enerji ve belediye altyapısına, imalat ve hizmetlere, tarım işletmeciliğinden ulaştırmaya kadar çeşitli birçok sektörün yatırımlarını destekliyor. Türkiye’de bugüne kadar 160’tan fazla yeşil projeye yaklaşık 6 milyar Euro sağlandı ki, bu da EBRD’nin ülkedeki toplam yatırımının yarısını oluşturuyor.
Türkiye’deki çalışmaları hakkında bilgi veren Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Enerji Verimliliği ve İklim Değişimi Bölümü Sorumlusu Bengisu Kılıç Gökberk, “Bu alanda ana faaliyetlerimiz arasında kurumsal enerji ve kaynak verimliliğine yönelik yatırımların desteklenmesi, yenilenebilir enerji projeleri, belediye ve çevre altyapısına desteğin yanı sıra, Türkiye’de yerleşik bankalara fon sağlayan yeşil ekonomi finansman çerçeve programlarımız (TurSEFF, MidSEFF ve TuREEFF adlı) bulunmaktadır. Bu çerçeve programların amacı, katılımcı bankalar kanalıyla, fonları küçük ve orta ölçekli yenilenebilir enerji projelerine, sanayide enerji ve kaynak verimliliği projelerine ve konut enerji verimliliği projelerine aktarmaktır” diyor. Bunların yanı sıra, EBRD, döngüsel ekonomi kavramının Türkiye’de yaygınlaştırılmasında da çok aktif rol alıyor.
Tekstilcilere yeşil finans programları
Atık su arıtma ve geri kazanımı konusunda altyapı yatırımı yapacak tekstil sanayicileri için de finansman programları olduğunu belirten Gökberk, “EBRD’nin iş modeli özel sektör odaklıdır, bu nedenle tekstil sektöründeki firmalarla çalışmaktan mutluluk duyarız. Bu sektörde atık su arıtma ve su geri kazanımına yapılan yatırımların yanı sıra, enerji ve kaynak verimliliği, kimyasal kullanımın azaltılması, döngüsel ekonomi girişimleri ve yenilenebilir enerji kullanımı gibi sürdürülebilir üretim ve tüketim için birçok fırsat bulunuyor” diyor. Yeşil finansmana paralel olarak EBRD, şirketlere faaliyetlerinde enerji ve kaynak tasarrufu sağlamak için çeşitli teknolojileri ve en iyi uluslararası uygulamaları belirleme ve değerlendirme konusunda teknik yardım da sağlıyor.
Temiz üretimde ana prensip; kirliliği kaynakta önleme
Sanayide çevresel kirliliğin önlenmesi amacıyla iki yaklaşım uygulanıyor. Bunlardan ilki ‘kirlilik kontrolü yaklaşımı’, diğeri ise ‘temiz üretim’. Kirlilik kontrolü yaklaşımında, boru sonu teknikler olarak ifade edilen atıksu arıtma tesislerinde arıtma ve bertarafa odaklanılıyor. Temiz üretim yaklaşımında ise üretim proseslerindeki verimsizlikler belirlenerek kirliliğin kaynağında önlenmesi hedefleniyor. Temiz üretimle, üretim süreçlerine ve ürünlere, sürekli bir şekilde bütünsel ve önleyici bir çevre stratejisi uygulayarak insanlar ve çevre üzerindeki risklerin azaltılmasının yanı sıra en az kaynak girdisiyle istenilen ürünün üretilmesi ve bu süreçte çevreye olan etkilerin en aza indirilmesi hedefleniyor.
Ara ürünlerde dışa bağımlıyız
TÜBİTAK MAM proje ekibi, döngüsel ekonomi hakkında bilgi veriyor: Döngüsel ekonomiyle çok geniş bir konseptte, bir ürünün veya sürecin tüm yaşam döngüsünde, azaltım, geri kazanım ve yeniden kullanım olanaklarının belirlenmesi ve uygulanmasıyla kaynak tüketiminin azaltılması ve çevresel kalitenin artırılması hedefleniyor. Proje ekibi ayrıca, döngüsel ekonominin bizlere rekabet avantajı, artan üretim verimliliği, prestij, doğal kaynakların verimli kullanımı, artan ekonomik faydalar, girdi maliyetlerinin azalması ve sürekli artan çevresel performans olarak önemli faydalar sağladığına dikkat çekiyor.
Döngüsel ekonomi açısından Türkiye’nin durumu değerlendirildiğinde ise, ara ürünlerde dışa bağımlı olduğumuz görülüyor. Mevcut kaynakların kullanımında verimliliği artırmak ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak için hem tasarruf sağlama hem de israfı önleyerek, bu alanda büyük bir potansiyele sahip olduğumuzu anlatan proje ekibi döngüsel ekonomi hareketini başlatmak için bir yol haritası ve aksiyon planı hazırlanarak, süratle gerekli adımların atılması gerektiğini ifade ediyor.
“ZERO BRINE” tekstil sektörü için örnek bir proje
‘ZERO BRINE’ projesinin sonuçlarını, temiz üretim ve döngüsel ekonomi çerçevesinde Türk tekstil sanayii açısından değerlendiren TÜBİTAK MAM proje ekibi, “Proje, döngüsel ekonomi yaklaşımında kaynak kullanımının azaltılması, su geri kazanımı ve yeniden kullanımına iyi bir örnek... Bu projeyle tekstil sektöründe su geri kazanımı ve yeniden kullanımının sağlayabileceği faydalar ön plana çıkıyor. Döngüsel ekonomi tekstil sektörünün her sürecinde uygulanma potansiyeli yüksek bir kavram” değerlendirmesinde bulunuyor. ZERO BRINE proje konsepti çerçevesinde, hem boru sonu temiz üretim teknikleri hem de proseste kirliliğin kaynağında uygulanabilecek tekniklerle Türk tekstil sanayisinin rekabet gücü, prestiji ve sürdürülebilirliğine katkı sağlanabileceği öngörülüyor.