Euratex İstanbul Konvansiyonu ve 12’nci İstanbul Moda Konferansı
Sendikamızın, İTKİB, İHKİB ve TGSD ile birlikte üyesi bulunduğu Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Konfederasyonu Euratex’in yıllık konvansiyonu bu yıl İstanbul’da yapıldı. Tekstil ve hazır giyim değer zincirinin tümünü temsil eden bu dört kurumun el ele vermesiyle, Euratex İstanbul Konvansiyonu daha önce yapılanlardan çok farklı, çok daha kapsamlı bir tekstil etkinliğine dönüştü.
Her yıl moda sektöründen yerli ve yabancı pek çok konuşmacıyı ağırlayan İstanbul Moda Konferansı ile eş zamanlı yapılan Konvansiyon, ilginç panellerin yanında renkli yan etkinliklere de ev sahipliği yaptı.
Bu yıl ‘Better Together / Birlikte Daha İyi’ sloganıyla gerçekleşen Euratex Konvansiyonu’nda ‘iş birliği’ olgusu her anlamda görüldü. Öncelikle 90 milyar dolarlık üretim kapasitesi ve bir milyon kişiyi istihdam etmesi ile Türkiye’nin öncü sektörlerinden olan tekstil ve hazır giyim sanayilerinin büyük bir kısmını temsil eden bu dört kurumun güçlerini birleştirmesi, Konvansiyon’u bambaşka bir boyuta taşıdı. İstatistik çalışmalarında bağımsız ele alınan, oysa birbirinden ayrı düşünülemeyecek tekstil ve hazır giyim endüstrilerinin ancak birbirlerini dinlemeleri ve iş birliği yapmaları halinde dünyada söz sahibi olacakları mesajı da verildi. Başka bir iş birliği alanı da Euratex tarafından temsil edilen Avrupa tekstil sektörü ve Türk tekstil sektörü arasında oluşturuldu. Avrupa’da tekstil zincirinin zaten önemli bir parçası olan Türkiye’nin potansiyeli, gerek konferanslar ve sergi etkinlikleri, gerekse fabrika ziyaretleri ve ikili iş görüşmeleri ile bir kez daha gösterilmiş oldu.
Ticaret savaşlarının etkisi
100’e yakını Avrupa ülkelerinden olmak üzere 800’den fazla katılımcının ilgi gösterdiği Konvansiyon’un ilk oturumu olan ‘Ticaret ve Sanayi’ başlıklı panelde konuşmacılar ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının değiştirdiği yeni ticaret düzeni ekseninde sektörün nasıl etkilendiğini tartıştı. Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu (IAF) Başkanı Han Bekke, bu yeni düzenin, ticaretin maliyetini yükselttiğini ve küresel ticaretin azalmasının herkese zarar vereceğini ifade etti. ABD Moda Endüstrisi Birliği (USFIA) Başkanı Julia Hughes da, ülkesinin, alışık olmadıkları bir zamandan geçtiğini, kurumların her zamanki gibi işlemediğini, sektör olarak bu gelişmelerden fazlasıyla etkilendiklerini paylaştı ve ekledi: “ABD’nin çeşitli ülkelere karşı başlattığı vergi uygulamalarından eylül ortasına kadar 38 milyar dolar ekstra vergi toplanmış, bunun 20 milyar dolar’ı Çin’den gelen ürünlerden elde edilmiş. Politikacılar bunun bir kazanım olduğunu ve başka ülkelerin ihracatçılarının cebinden çıktığını savunuyor. Oysa bu, bizim tüketicilerimizin ve ithalatçılarımızın cebinden çıkan ekstra bir maliyet. Bunun sonucunda iflas eden hazır giyim markaları ve işini kaybetmiş insanlar görüyoruz.” Hughes, Türkiye’nin, ABD’nin iplik tedarikinde yedinci, kumaş tedarikinde dokuzuncu, ev tekstilinde yedinci sırada olduğunu hatırlattı ve USFIA olarak bu ilişkinin bozulmamasını arzu ettiklerini belirtti. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Ekonomi Bölüm başkanı Barlosz Przywara ise Türk iş dünyasının uzun süredir heyecanla beklediği Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinin siyasi sorunlar sebebiyle askıya alındığını hatırlattı ve yakın zamanda bir gelişme beklemediklerini ifade etti. Przywara “Bu şartlar altında elimizden gelenin en iyisini yaparak, mevcut Gümrük Birliği’ni tam olarak uygulamalıyız” diye ekledi.
Tasarımcıların tecrübeleri
Konvansiyon’un en çok ilgi gören oturumlarından biri moda tasarımcısı Mehtap Elaidi’nin sorularını, yine dünyaca ünlü Türk tasarımcı Bora Aksu’ya ve Gizia’nın kurucusu İsmail Kutlu’ya yönelttiği ‘İş Birliği’ paneliydi. Şimdiye kadar moda sektörünün alışık olduğu marka-tasarımcı işbirliklerinden çok farklı modellerin anlatıldığı tartışma, özellikle kendi markasını kurmak isteyen tasarımcılar için ilham vericiydi. Uzun süredir Londra’da yaşayan ve tasarımlarına bu moda merkezinde hayat veren Bora Aksu, kendi markasına ait bir tane bile butiği bulunmazken, dört yıl içinde Asya’nın çeşitli ülkelerinde 38 mağazalık bir zincire ulaşmasının hikâyesini paylaştı. Aksu, Hong Kong merkezli bir yatırım şirketinin kendisini Londra’da nasıl bulduğunu, tasarımlarını Asya pazarlarına ulaştırma konusunda ne tür bir iş birliği yaptıklarını ve Singapur’dan Japonya’ya uzanan bu zinciri nasıl yönettiğini anlattı. Farklı tasarımcıların koleksiyonlarını satmanın ötesinde, onları da işin bir ortağı yaparak Gizia Gate konsepti ile yeni bir iş birliği modeli ortaya çıkaran İsmail Kutlu ise Türk tasarımcılara çok fazla şans verilmeyen bir ortamda cesur davranarak önemli bir yola çıktıklarını ifade etti. Şu an 137 tasarımcının ürünlerini ‘lüks’ kategorisindeki mağazalarda sadece tüketicilerle değil, yabancı satın almacılarla da buluşturduklarını paylaşan Kutlu, “Etkileyici bir show room ile yabancı alıcıları davet etme gücü olmayan genç tasarımcılara da önemli bir kapı açıyoruz” dedi. Bundan sonraki planları sorulan Kutlu; yeni mezun moda tasarımcıları için bir kuluçka merkezi olarak hizmet verecek, belirli bir süre bu gençlere tasarım, markalaşma, ticaret konularında ücretsiz danışmanlık verecek bir öğrenme merkezi açmak istediğini paylaştı.
Verimlilik nasıl artar?
Döngüsel Ekonomi ve Dijital Dönüşüm de Konvansiyon’a damga vuran başlıklar arasındaydı. Purpose Kurucusu Dilek Bil’in yönettiği Döngüsel Ekonomi panelinde konuşmacılar, Levi Strauss ve H&M gibi dünya devi perakende şirketlerinin satın alma süreçlerinden ürünlerinin tüketiciye ulaşana kadarki sürede döngüsellik prensibini yerleştirmek için yaptıkları süreç değişikliklerini ve hedeflerini paylaştılar. Verdikleri ortak mesaj ise döngüselliğin sadece geri dönüşümden ibaret olmadığı, ürün tasarımı ve Ar-Ge sürecinden başladığı, ortaya çıkan ürünün farklı fonksiyonlarla yeniden kullanılabilir olması gerektiğiydi.
Mentoro Platformu Yöneticisi Başak Tulga Önen’in yönettiği 3D ve Dijital Dönüşüm Teknoloji oturumlarında yeni teknolojilerin ürün tasarımından lojistiğe, pazarlamadan satışa kadar tüm süreçlerde verimliği nasıl artırdığı ve iyi örnekler paylaşıldı. 45 ülkedeki yüzlerce mağazasıyla Türkiye’nin yurt dışındaki en büyük perakendecisi olan LC Waikiki’nin dijital dönüşüm çözümleri kullanarak tedarik zinciri operasyonlarında süre olarak yüzde 24 ve numune materyali olarak yüzde 76 tasarruf ettiklerini paylaşması salondaki tüm dinleyicileri etkiledi. Moda sektörüne teknoloji çözümleri sunan Blok Moda’nın sahibi Ergin Aydın, müşterilerine ürün numunelerini diktirerek kumaş, su ve enerji harcamak yerine, bir yazılım sayesinde üç boyutlu mankenler üzerinde yerleştirme yaparak kaynak verimliliği sağlama fırsatı sunduklarını paylaştı. Gösterdikleri sanal defile de, geleneksel moda show’larının yakında tarihe karışabileceğinin işaretiydi.
Euratex Yönetim Kurulu Toplantısı da İstanbul’da gerçekleşti
Konferans kapsamında Euratex’in Yönetim Kurulu toplantısı da gerçekleşti. Euratex Genel Müdürü tarafından yapılan bilgilendirme sunumunda; Avrupa Komisyonu yeni dönem üyelerinin seçim sürecinin devam ettiği, Başkan olarak seçilen Ursula von der Leyen’in önerdiği 26 adayın Avrupa Parlamentosu’ndaki mülakatlarının sürdüğü, tüm üyelerin onaylanmasıyla yeni Komisyon’un 1 Kasım’da göreve başlaması beklendiği paylaşıldı. Komiserlerin görevlerine başlamasıyla, Euratex’in sektörümüzü ilgilendiren konularda lobi yapmaya başlayacağı ve oluşturulacak ‘Avrupa Tekstil Stratejisi Belgesi’ne katkı yapacağı belirtildi. Sendikamız, İTKİB, İHKİB ve TGSD’den oluşan Türk üyeler, Türk tekstil sektörünün Avrupa pazarının entegre bir parçası olduğunu hatırlatarak, Euratex’in Türkiye’nin AB üyeliği ve Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi konularını desteklemesini talep etti. Euratex yetkilileri de, konunun mümkün olan her platformda dile getirileceğini ve bu yönde lobi yapılacağını kaydetti.
Çevre dostu materyallere dönüş
Woolmark Global Strateji Danışmanı Peter Ackroyd doğal bir elyaf olarak yünün tamamen biyo-çözünür bir materyal olarak günümüzün en sıcak konularından sürdürülebilirlik prensibine ne kadar uygun olduğuna değindi. 1960’lardan itibaren doğal elyafların tekstildeki yerinin polyester ve diğer suni elyaflarla sarsılmaya başladığını; fakat son birkaç yıldır, özellikle çevre konusunda tüketici hassasiyetinin yükselmesiyle yün ve pamuk gibi çevre dostu materyale tekrar dönüş olduğunu hatırlattı. Ackroyd, yünün de küreselleşmenin etkisiyle dünya üzerine yayıldığını; yüzde 70’inin Avustralya’da üretilmekle birlikte, Çin’de işlendiğini belirtti. Bir başka doğal elyaf olan pamuk ile ilgili sunum da ABD Pamuk Konseyi (USA Cotton Council) Temsilcisi Marsha Powell tarafından yapıldı. Sentetik elyafların okyanuslara mikroplastik salması son yıllarda çok tartışılırken, pamuğun çevreye böyle bir kirlilik yaymadığını hatırlattı.