Avrupalı üreticiler de isyanda!
Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu Euratex’in Yıllık Konferansı, 12-13 Ekim tarihlerinde Porto’da gerçekleşti. Gündemde yine enerji krizi ve AB’deki üretime yeni kurallar getiren sürdürülebilirlik düzenlemeleri vardı. Euratex üyeleri, Avrupa’da üretim yapmanın gittikçe zorlaştığı konusunda hemfikirdi.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın da Yönetim Kurulu Üyesi olarak yer aldığı Euratex’in Yıllık Konferansı, 12-13 Ekim tarihlerinde Portekiz’in Porto şehrinde yapıldı. Oturumlarda Avrupa Birliği’nin (AB) yeşil dönüşüm planı olan Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilir Tekstil Stratejisi kapsamında yapımı devam eden 15’ten fazla düzenleme ele alındı ve üye ülkelerde uyum için hayata geçirilen uygulamalar paylaşıldı. Yıllık Konferans’ta öne çıkan tartışmaları sizin için derledik…
Tekstil ve hazır giyimde düşüş, insan kaynağında azalma
Eurotex’in Yıllık Konferansı’nda gerçekleştirilen oturumlarda, sektörün içinde bulunduğu durum masaya yatırıldı. Global bazda değerlendirildiğinde, tekstil ve hazır giyim sektöründe satış rakamlarının pandemi öncesi seviyeye ulaştığı belirtilirken, bu rakamların küresel enflasyona paralel olarak artırılmış fiyatlar üzerinden hesaplandığının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekildi. İş dünyası güven endekslerine bakıldığındaysa tekstil ve hazır giyimde ciddi bir düşüşün olduğu vurgulandı.
Sektörde üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise insan kaynağıyla ilgiliydi. Zira insan gücü, AB bölgesi için sorun olmaya devam ediyor. İmalat sektöründe çalışacak iş gücü bulmakta zorluk yaşanırken bu durum tekstil sektöründe daha da çok hissediliyor. “Tekstil üretimini Avrupa’ya geri getirelim diyoruz, ama elimizde üretim yapacak insan yok” sözleri sık sık dile getirilir hale geldi. “Sektöre yeni yetenekler kazandırmak ya da mevcut yetenekleri elde tutmak için daha çok ücret mi ödenmeli, yoksa yeni neslin çalışma hayatından diğer beklentileri de dikkate alınmalı mı” soruları da henüz yanıtı verilemeyen konular arasında.
AB yasalarıyla çelişen düzenlemelerden vazgeçilmeli
Sürdürülebilirlik alanındaki yeni düzenlemelerin ve büyük hedeflerin, pandemi ve üzerine gelen enerji krizine rağmen devam etmesinin Avrupa tekstil sanayiini çok zorladığı gerçeği, Euratex üyelerince pek çok kez dile getirilmişti. Bu konu Yıllık Konferans’ta bir kez daha gündeme geldi. Uzun soluklu iletişim çalışmaları sonucunda, düzenlemelere liderlik eden Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğü’nün sektörün içine girdiği çıkmazı anlamaya başladığı ve yapıcı bir işbirliğine zemin bulunduğu kaydedildi. Komisyon yetkililerinin, tekstil sektörünün korunmaya ve desteklenmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini anladıkları belirtildi.
Mevcutta Komisyon’un önünde, çeşitli aşamalarda olan 15’ten fazla yasal düzenleme paketi var. Bunların aşamalarını, sektöre muhtemel sonuçlarını, hatta üye devletler ve şirketler üzerindeki etkilerini takip etmek ve hesaplamak oldukça zor. Avrupa Tek Pazarı içinde, üye ülkeler arasında farklı uygulamaların hayata geçmesi, rekabet koşullarını ve AB’nin en önemli prensiplerinden biri olan malların serbest dolaşımını daha da zorlaştırıyor. Euratex üyeleri, üye devletleri AB yasalarıyla çelişen düzenlemelerden vazgeçmeye çağırıyor.
Markaların tedarikçilerle işbirliği yapıp tüketiciyle iletişim kurması şart!
Geride bıraktığımız yıllarda daha ziyade tekstil üreticilerinin ilgisini çeken bir kurum olan Euratex’in, markaların da katılımıyla konuların daha geniş bir bakış açısıyla ele alındığı bir platform olmaya başladığı, Yıllık Konferans’ta gözlemlenen konular arasındaydı. Özellikle sürdürülebilir üretimin maliyetlerinin üreticiler ve markalar arasında paylaşılması gerektiği çağrısı, Euratex toplantılarında sıklıkla dile getirilmeye başladı. Oturumlardan birinde konuşmacı olan Danimarkalı genç giyim markası Ganni’nin CEO’su Andrea Baldo, hazır giyim değer zincirinde kârlılığın eşit paylaşılmadığını; satış fiyatında aslan payını alan markaların, tedarikçilerin sürdürülebilirliğine yatırım yapması gerektiğini ifade etti. Yün elyafı tedarikçisi Schneider Group Başkanı Giovanni Schneider de benzer şekilde, markaların tedarikçileriyle daha sağlam, güvenilir ve uzun vadeli bir ilişki kurmasının şart olduğunu hatırlattı. Schneider, tedarikçilerin, belli özelliklere sahip bir ürün ve üretim süreci talep eden alıcılar için gerek finansal gerekse insan kaynağı yatırımı yaptığını, fakat alıcının uzun vadeli sipariş vermemesi durumunda tedarikçinin boşuna yatırım yapmakla kaldığını söyledi. Kendi hikâyesinden bir örnek veren Schneider, bir tasarımcının talebi üzerine rejeneratif kaşmir için yatırım yaptıklarını, Moğolistan’da keçi yetiştiricilerini eğittiklerini, uzun vadeli alım anlaşmaları yaptıklarını, fakat tasarımcının birden bire vazgeçmesiyle bu yatırımın karşılık bulmadığını ifade etti.
Sürdürülebilir ürünler hakkında tüketiciyle iletişime de değinilen oturumlarda, şimdiye kadar öne sürülen “sürdürülebilir ürünler pahalıdır ve tüketici bu ürünlere daha fazla ücret ödemeye istekli olmalıdır,” anlayışının gerçeği yansıtmadığı da paylaşıldı. Sürdürülebilir ürünlerin otomatik olarak daha pahalı olması gerekmediği; sürdürülebilir elyafla konvansiyonel elyaf arasında fiyat farkının, örneğin ortalama bir t-shirt’ün satış fiyatını 5-10 dolar artırmaması gerektiği ifade edildi.
EPR konusundaki tartışmalar sürüyor
AB düzeyinde üzerinde çalışılan düzenlemelerden biri olan “Extended Producer Responsibility (EPR) / Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu”, Yıllık Konferans’ta da en tartışmalı konuların başında geldi. Ambalaj, kâğıt gibi başka ürün gruplarında farklı şekillerde uygulanan ve tekstil ürünlerinin de kapsama alındığı düzenleme, özünde tüketim sonrası ürünlerin toplanmasını, ayrıştırılmasını, geri kazanılmasını ve tüm bu süreçlerde üreticinin maddi ve operasyonel sorumluluk almasını öngörüyor. Tartışma konusu olansa, bu sonuca götürecek metodolojilerin farklı olması; AB ülkelerinde değişik şekillerde uygulanmaya başlaması, eşit rekabet koşullarının sağlanması gereken AB Tek Pazarı’nda tutarsız uygulamalara yol açması. Konuyla ilgili en çok örnek gösterilense, bu sorumluluğu seneler öncesinde, 2007 yılında yasalaştıran Fransa’nın EPR uygulaması. Fransa’da bu süreç, markaların ve üreticilerin ortak olarak kurduğu, kâr amacı gütmeyen özel bir şirket olan “Refashion” tarafından yürütülüyor. Refashion, üye şirketlerin yasal geri dönüşüm sorumluluğunu onlar adına yerine getirmenin karşılığında, onlardan satışa sundukları parça başına eko-katkı adını verdiği bir ücret alıyor. Mağazalarda, belediyelerin konteynerleri gibi kaynaklarda toplanan atıklar ayrıştırılarak bir kısmı Afrika gibi bölgelere ikinci el kullanım için satılıyor; kalanıysa sadece Fransa’da değil, Avrupa’nın başka ülkelerinde, hatta bazı Asya ülkelerindeki tesislerde geri dönüştürülüyor.
Şirket, markalardan topladığı eko-katkı bütçesinin büyük kısmını sözleşmeli olduğu ayrıştırma operatörlerine öderken bir kısmını kampanyanın iletişimi ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi için bir kısmını da Ar-Ge çalışmalarında kullanıyor.