AB’nin yeni tüketici gündemi
Avrupa Komisyonu, önümüzdeki dört yıl içinde odaklanacağı Yeni Tüketici Gündemi’ni Kasım ayında açıkladı. Amaç; yeşil ekonomi, dijitalleşme ve küresel salgın üçgeninde Avrupalı tüketiciyi güçlendirmek ve haklarının korunması sağlamak.
Tuba Kobaş Huvaj / TTSİS Araştırma Müdürü
AB Komisyonu’nun bu yıl ortaya koyduğu Yeşil Mutabakat’ın (Green Deal) Avrupa Birliği (AB) tarihinin en kapsamlı dönüşüm paketlerinden biri olduğu söylenebilir. Bu girişim kapsamında; tüm endüstrilerin daha çevreci bir üretime geçmesi, AB tüketim pazarının sürdürülebilir olmayan ürünlerden tamamen temizlenmesi ve nihayetinde 2050 yılında yüzde 100 karbon-nötr bir ekonomiye geçiş öngörülüyor.
Küresel düzeyde büyüklüğü 1.9 trilyon doları, AB’de ise 500 milyar doları bulan tekstil-hazır giyim-ayakkabı gruplarından oluşan moda pazarı, tüketim ürünleri arasında en büyük paylardan birine sahip; bu sebeple karbon ayak izi çok yüksek ve Yeşil Mutabakat’ın en çok etkileyeceği sektörlerden biri.
‘Yeşil Aklama’ ile mücadele
AB Komisyonu’nun Yeni Tüketici Ajandası kapsamındaki en önemli mücadelelerden biri Yeşil Aklama’ya (Greenwashing) karşı veriliyor. Greenwashing markaların, yeşil vaatlerle gönlümüzü çelmesine verilen isim. Bilinçlenen tüketicinin, sürdürülebilir ürünleri tercih ettiği ve hatta bu ürünlere daha çok para ödemeye istekli olduğu günümüz alışveriş ortamında hemen her gün bir markanın ‘eko’, ‘organik’, ‘yeşil’, ‘doğa dostu’, ‘biyoçözünür’, ‘vegan’ bir koleksiyon lansmanıyla karşı karşıya kalıyoruz. ‘Geri dönüştürülmüş plastik şişeden’ elbisemizi, ‘okyanuslardan toplanan çöplerden’ üretilen ayakkabımızla kombinleyerek, üstelik bu alışverişimizin belli bir kısmıyla ormanların korunması fonuna bağış yaparak, karbon ayak izimizi sıfırladığımıza inanıyoruz ya da inandırılıyoruz. Oysa, aldığımız ‘geri dönüştürülmüş plastikten’ elbise istediğimiz renge boyanırken ne kadar su harcandığını, ayakkabıda kullanılan malzemenin yüzde kaçının vaat edilen ‘okyanus çöpünden’ oluştuğunu gerçekten bilmiyoruz. Bazı markalar sürdürülebilirlik hedeflerini ve süreçlerini açık, şeffaf, net bir şekilde ilan edip, bilimsel çalışmalara ciddi bütçeler harcarken; bazı markalar bunu bir pazarlama taktiği olarak kullanıp kârlarını katlıyor.
Yeni Tüketici Gündemi’yle tüketicinin bu tür yanıltıcı vaatlere karşı korunması; etiketler, RFID (radyo frekansı ile tanımlama), karekod gibi teknolojilerle ürünün üretim süreçleri, özellikleri ve hatta ömrünü tamamladıktan sonraki geri dönüşüm süreciyle ilgili doğru bilgiye ulaşması ve ‘güçlendirilmesi’ temel hedef. Ürünü satan markalar ise gerek minimum yasal zorunluluklar, gerekse bunların ötesindeki gönüllü taahhütlere yönelik doğru ve şeffaf bilgi paylaşımına teşvik edilecek; tüketiciyi yanıltıcı bilgi vermeleri engellenecek.
Yeni Trend: Tamir Edilebilirlik
AB, uzun yıllardır tüketiciyi alışverişlerinde sürdürülebilirlik, geri ya da ileri dönüştürülebilirlik (upcycling), ‘izlenebilirlik’ (traceability) özelliklerini aramaya teşvik ediyor; üreticiye ise bu prensiplerle üretimi adım adım zorunlu kılıyor. Başlarda bu sözcükleri telaffuz etmekte dahi zorlanırken, artık epeyce içselleştirdiğimiz söylenebilir. Yeni Tüketici Gündemi ise ‘tamir edilebilirlik’ (repairability) prensibine odaklanıyor.
Bu kavram, ürünlerin dayanıklılığı ve uzun süre tüketiciye hizmet etmesi için dizayn, malzeme seçimi ve üretim dahil olmak üzere tüm süreçlerin buna göre tasarlanması öngörülüyor. AB Komisyonu, tüketicilerin ürünleri tamir ederek daha uzun süre kullanmasını, böylece sürdürülebilirlik ve döngüselliğin sağlanmasını teşvik edecek.
Bunu destekleyen bir adım da Avrupa Parlamentosu’ndan geldi. Parlamento, 25 Aralık’ta ‘iş dünyası ve tüketiciler için daha sürdürülebilir bir Tek Pazar’ başlığıyla bir karar yayınlayarak ‘tüketicinin korunmasının yanı sıra, toplumda tamir ve yeniden kullanma kültürünün oluşması için önlem önerileri’ni açıkladı. İkinci el ürün kullanımının finansal olarak desteklenmesi ve teşvik edilmesi, ürünlerin tamirinin kolaylaştırılması ve maliyetinin azaltılması, ürünlerin son ömrünü ve tamir sürelerini gösteren etiketleme sistemine geçilmesi gibi yenilikçi öneriler öne çıkıyor.
Bu tür uygulamaların dünyamız ve insanlık için çok faydalı olacağına şüphe olmamakla birlikte; en büyük tüketim ürün gruplarından tekstil ve hazır giyim açısından durum o kadar kolay değil. Sendikamızın da aralarında olduğu Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu EURATEX üyeleri, böyle bir düzenlemenin sektöre etkilerini değerlendirmek üzere gündeme aldı. Tanımların doğru yapılmaması, sektörlerin kendilerine has üretim süreçlerinin dikkate alınmaması, farklı ürünlerin farklı karakteristik özelliklerinin göz ardı edilmesi gibi risklerin hem sektöre hem tüketicilere olumsuz etkileri olacağı not edildi. EURATEX, ilgili AB kurumları ile çalışarak tekstil ürünlerinin tamirinin nasıl, kim tarafından ve hangi tesiste yapılabileceği, maliyet ve ürün güvenliği gibi sorumlulukları kimin üsteleneceği gibi sorulara cevap arayacak.
Dijital dünyada tüketici hakları
AB Komisyonu’nun Yeni Tüketici Gündemi, e-ticaret yoluyla ve sosyal medya üzerinden alışverişleri de gözden geçiriyor. Moda sektöründe zaten hızla artmakta olan online alışverişin payı, pandemi koşulları sebebiyle beklenenin çok daha üstünde bir yükselişe geçti. 2019’da dünyada 500 milyar doları geçen online tekstil-hazır giyim-ayakkabı-aksesuar alışverişinin, 2025’te 1 trilyon doları bulması bekleniyor. Üstelik artık sadece e-ticaret siteleri üzerinden değil, sosyal medya aracılığıyla da kolayca alışveriş yapılabiliyor. Takipçi sayısı yüksek olan sosyal medya kullanıcıları, markalarla yaptıkları işbirlikleri ve reklam anlaşmaları kapsamında, takipçilerini önerdikleri ürünlere hızlı bir bağlantıyla yönlendirebiliyor. Dünya ticaret tarihi düşünüldüğünde hayli yeni olan bu alışveriş yönteminde, alıcı ve satıcının hakları ve tüketicinin korunması konularında hukuki olarak hâlâ pek çok boşluk bulunuyor.
Yeni Tüketici Gündemi işte bu belirsizlikleri de ele almayı hedefliyor. Bundan böyle; özellikle salgın döneminde yaşamı kolaylaştıran ve konforu artıran e-ticarette; adil olmayan ticari uygulamalar, gizli ve yanıltıcı reklamlar, tüketicinin davranışlarını izleyerek karar alma süreçlerini etkileyen yapay zekâ algoritmaları mercek altına alınacak. Buna bağlı olarak ürün güvenliği, finansal hizmetlerin pazarlanması gibi e-ticaretle dolaylı olarak ilişkilendirilebilecek mevzuat da gözden geçirilecek.
E-ticaretin bireysel tüketici ürünlerinin yurt dışından getirilmesini kolaylaştırmasıyla, 2014’te yüzde 17 olan AB dışından alışveriş, 2019’da yüzde 27’ye yükseldi. Bu da satıcı güvenilirliği ve ürün güvenliği sorularını beraberinde getirdi. AB Komisyonu, bireysel online alışverişte en önemli satıcılardan biri olan Çin ile bir eylem planı için işbirliği yaparak ürün güvenliğini garanti etmeyi de hedefliyor. Böylece, AB pazarının adil olmayan ticaret uygulamaları ve güvenli olmayan ürünlerden de temizlenmesi öngörülüyor.
Yeni öneriler
Elektronik atıklar da AB’nin gündeminde. 2016’da dünyada 50 milyon metrik ton elektronik atık oluştu. Dünya genelinde kişi başı elektronik atık miktarı yıllık ortalama 6 kilogram iken, bu rakam AB’de 16.6 kilogramı buluyor. Bunda elektronik ürünlerin ömürlerinin kısa olması büyük bir rol oynuyor. Toplumda sıkça tartışılan, özellikle akıllı telefonların belli bir süre sonra fiziksel olarak kullanılabilir durumda olmasına rağmen yazılımlarının güncellenememesinden dolayı atıl duruma gelmelerinin önüne geçecek düzenlemeler de Parlamento’nun öneriler arasında yer alıyor. AB’de ayrıca, elektronik atık miktarını düşürebilmek için telefon, tablet gibi elektronik cihazların ortak şarj adaptörüne sahip olması gerektiği de uzun bir süredir tartışılıyor. Zira, farklı marka ve modellerin birbirlerinden değişik şarj girişlerine sahip olması, elektronik ürün kullanımını ve dolayısıyla atığını artıran bir durum.