Rekabette güç kaynağı: Tekstil terbiyesi

04-11-2019

Tekstil terbiyesinde, kapasite açısından Çin ve Hindistan’dan sonra dünyada üçüncü sırada olan Türkiye, coğrafi konumu, hızlı ve zamanında teslim avantajı, dijitalleşme atağı, çevreye dost dönüşüm için atılan adımlarla global markaların odağında yer alıyor.
Tekstil sektörü Türkiye’nin ihracatında önemli pay sahibi. Fransa’nın başkenti Paris’te, geçen eylül ayında gerçekleştirilen dünyanın en prestijli tekstil ve hazır giyim fuarı olarak kabul edilen Premier Vision Fuarı’na katılan İstanbul Tekstil ve Hammadeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, Türkiye’nin tekstil sektöründe dünyanın altıncı büyük tedarikçisi olduğunu, Dünya pazarlarında yüzde 3.5 pay aldığını açıkladı.
“Avrupa pazarlarında Türkiye’siz tekstil mümkün değil” diyen Öksüz, Almanya ve İtalya’nın sektörün önemli aktörlerinden olduğunu ancak Türkiye’nin de önemli bir konuma geldiğini, hatta birçok yerde İtalya’nın önüne geçtiğini ifade etti. Öksüz, Türkiye’nin öncelikli hedefinin, Avrupa, Amerika, Japonya, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde faaliyet yürütmek olduğunu söyledi.

Tekstil ülkesi olmak için terbiyede güç gerek
Tekstil sektörünün bu kadar önemli olduğu bir ülkede, elbette tekstil terbiye alanının da güçlü olması gerekiyor. Bu güce sahip değilseniz, global hedeflerinize ulaşmanız imkânsız. Ham tekstil malzemeleri görünüş ve dayanıklılık bakımından kullanıma elverişli olmuyor. Tekstil malzemelerini kullanışlı, dayanıklı ve albenili hale getirerek sektörün kullanımına sunmak için yapılan işlemlerin tümüne “terbiye” deniyor.
Terbiye işlemleri en basit haliyle; ön terbiye, renklendirme, apre (bitim) olarak sıralanıyor. Renklendirmenin içinde boyama ve baskı, ‘apre’nin içinde de mekanik apre (kuru apre), kimyasal apre (yaş apre) yer alıyor. Apre daha sonra göreceği işlemlere hazırlamak üzere kumaşın ya da derinin temizlenmesi, düzeltilmesi, parlatılması gibi teknik işlemleri kapsıyor.
Renkli, desenli, farklı dokumalı kumaşların terbiye işlemlerinden geçmesi gerekiyor ki, vitrinlerde giyilebilir ürünlere dönüşebilsinler. Bu da terbiye işlemlerinin tümünü sektör için çok önemli hale getiriyor.
Türkiye’de tekstil terbiyesi alanı ne durumda, dünya pazarındaki yerimiz ne? Konuyla ilgili Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği (TTTSD) Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Canpolat ile görüştük. Canpolat, Türkiye’nin tekstil sektöründeki global hedeflerine ulaşabilmesi için elindeki en büyük kaynağın tekstil terbiyesi olduğunu belirtiyor ve “Bir ülkenin tekstil ülkesi sayılabilmesi için tekstil terbiyesinde mutlaka güçlü olması gerek” diyor.

Dünya markalarının alım noktası Türkiye’ye kayıyor
Türkiye’de 600’ün üzerinde tekstil terbiyesi yapan fabrika bulunuyor. Dünyada, Çin ve Hindistan’dan sonra kapasite bakımından Türkiye üçüncü sırada yer alıyor. Canpolat, sektördeki dijital baskı makinası parkuru ile Türkiye’nin Çin’i dahi geride bıraktığına dikkat çekiyor. Türkiye son yıllarda hızlanan, dinamikleri değişen dünya tekstil sektöründe coğrafi konum avantajıyla da öne çıkıyor. Neredeyse iki haftada bir vitrinlerin yenilenmesi, e-ticaret sitelerine sürekli yeni modellerin eklenmesi için kumaşların hızla dolaşıma sokulması gerekiyor.
Bu sebeple global markaların artık çok hızlı ürün istediklerine dikkat çeken Canpolat şöyle devam ediyor: “Global markalar önceden Uzak Doğu’ya gidip bir yıllık sipariş verir ve bir yıl sonra da alırlardı. Oldukça ciddi fiyat avantajı yakalarlardı. Şimdi çok büyük miktarda alımlar kalmadı. 15 gün sonra farklı model geliyor. Dünya markalarının alım noktası yavaş yavaş Türkiye’ye kayıyor. Artık birinci kriter fiyat değil. Önemli olan, gününde ve hızlı bir şekilde modayı getirmek. Moda, kumaşla başlıyor. Kumaşı üretemezseniz, modayı da üretemezsiniz ve Türkiye bu işi iyi yapıyor. Sözünü ettiğimiz global markalar bizim boya kazanlarımızdan çıkan ürünlere çok hızlı ulaşabiliyorlar.”
Firmaların artık dört hafta gibi kısa bir zamanda ürün teslimi istediklerini belirten Canpolat, “Diyelim ki çizgi modası var. Firma istediği kumaşın resmini gönderiyor ve ürünün dört haftada rafta olmasını istiyor. Türk tekstil terbiyecisi istenilen kumaşı iki-üç haftada dikilebilir hale getiriyor. Bulunduğumuz coğrafyada bunu bu hızda yapabilecek bir ülke yok. Kumaş ihracatımız yakın zamanda çok ciddi artacaktır” diye konuşuyor.

İlk üçte Trakya, Bursa, Kahramanmaraş
Tekstil terbiyesi sektörü, ihracatın büyümesinin sağlamasının yanı sıra istihdama da önemli oranda katkı sağlıyor. Tekstil terbiyesi işlemi yapan fabrikaların her birinde en az 250 kişi istihdam ediliyor. Fabrikanın büyüklüğüne, işlem hacmine göre bu sayı artıyor. Şu anda Türkiye’de tekstil terbiyesi sektöründe 150 binin üzerinde kişi çalışıyor. Fabrika sayılarına göre tekstil terbiyesi sektörünün Türkiye’de yoğunlaştığı bölgelere baktığımızda Trakya Bölgesi ilk sırada. Doğal ham madde olarak tanımlanan pamuk ve viskon elyafları terbiye etmede uzmanlaşmış Trakya’da, 200’ün üzerine fabrika bulunuyor. İkinci sırada ise dokuma tarzı kumaşları terbiye etmede, baskı ya da düz boya yapmada uzmanlaşmış 200’e yakın fabrikanın olduğu Bursa yer alıyor. Canpolat, son 15 yılda çok ciddi ivme kaydeden Kahramanmaraş’ın üçüncü sırada yer aldığını ifade ediyor. Kahramanmaraş’ta indigo kumaştan, örme pamuklu kumaşa kadar çok çeşitli üretim yapılabiliyor. Dördüncü sıradaki Denizli’nin yoğunlaştığı alan ise ev tekstili.
İlk dördü Gaziantep, Malatya ve Adana takip ediyor. Adana’nın da kendine özgü bir özelliği olduğunu belirten Canpolat, “Eskiden beri Adana’daki fabrikalarımız poliviskon elyaf kumaşları üretiyorlar. Tekstil sektöründe bölgelere göre ciddi bir ihtisaslaşma var” diyor.

Çevreye dost olmak şart
Artık tüm tedarik sürecinin mercek altında olduğu bir dönemdeyiz. Tekstil sektörü ne yazık ki çevre kirliliğinde önemli bir pay sahibi. Gerek ülke yönetimleri ve uluslararası organizasyonlar, gerekse firmalar çevre konularına ve geri dönüşüme her zamankinden fazla önem gösteriyor. Bu kirliliğe yol açan işlemlerin çoğunun tekstil terbiyesinden kaynaklandığını düşünecek olursak, konu bu yönüyle de sektör için fazlasıyla önemli.
Bu alandaki çarpıcı çalışmalardan biri Greenpeace’in 2012 yılında Benetton, Jack & Jones, Only, Vero Moda, Blažek, C&A, Diesel, Esprit, Gap, Armani, H&M, Zara, Levi’s, Victoria’s Secret, Mango, Marks & Spencer, Metersbonwe, Calvin Klein, Tommy Hilfiger ve Vancl markalarına ait 141 parça giysi üzerinde yapılan testlerdi. Greenpeace testlerin sonucunda ‘Zehirli Giysiler’ raporunu yayınlamıştı. Raporda bu firmalardan bazılarına ait ürünlerde tehlikeli kimyasallar olduğu belirtilmişti. Greenpeace, tüm giyim markalarından, 2020’ye kadar tedarik zincirleri ve ürünlerinden zararlı kimyasalları arındırmalarını talep etmişti.
Raporun ardından Zara başta olmak üzere 22 global marka bir araya geldi ve “Bize üretim yapmak isteyen firmalar bu kriterlere uyacak” diyerek 99 maddeden oluşan bir kitapçık hazırladı. Çalışanın yediği yemekten havalandırma sistemine, kullandığı kimyasallardan boyalara, suya, suyun geri dönüştürülmesine kadar tüm detayların yer aldığı bu kitapçık ile üreticilere 2020 yılına kadar uyum süresi tanındı. Firmalar bu kriterlere uyum gösteren ülkelerden alım yapacaklarını açıkladılar.
2020’ye girmek üzereyken tüm kriterler tamamlanmamış olsa da Türkiye’de önemli bir değişim sağlanmış durumda. Tüm tekstil fabrikalarını bu kitapçıkta yer alan kriterler hakkında bilgilendirmek için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Canpolat “Global firmalardan, bizi, alım yaptıkları diğer ülkelerle eşit şartlarda değerlendirmelerini istiyoruz. Vietnam’dan Hindistan’dan ne istiyorlarsa bizden de onu istesinler. Doğrusunu yapalım ve eşit şartlarda rekabet edelim” diyor.

En çok dokuma kumaş satıyoruz
İTKİB tarafından hazırlanan “Toplam Tekstil ve Ham Maddeleri Sektörü 2019 Yılı Ağustos Ayı İhracatı Performans Raporu”na göre; 2019 yılı Ocak – Ağustos döneminde ürün grupları bazında tekstil ve ham maddeleri ihracatı incelendiğinde en önemli ürün grubunun dokuma kumaş olduğu görülüyor. Tekstil ve ham maddeleri ihracatımızın yüzde 23.5’ini oluşturan dokuma kumaş ihracatı, bu dönemde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7.8 oranında azalarak yaklaşık 1.5 milyar dolar değerinde gerçekleşti. Dokuma kumaş ihracatımız, 2019 yılının ağustos ayında ise yüzde 4.9 oranında gerileyerek yaklaşık 160 milyon dolar oldu.

İhracatımızda İtalya ve Almanya ilk sırada
İTKİB Raporuna göre; 2019 yılı Ocak - Ağustos döneminde, Türkiye tekstil ve ham maddeleri ihracatında öne çıkan ülkelere baktığımızda ilk sırada İtalya ve Almanya yer alıyor. İtalya’ya yapılan tekstil ve ham maddeleri ihracatımız 2019 Ağustos ayında yüzde 3.6 oranında artış göstererek 50 milyon dolar değerinde gerçekleşti. 2019 yılı Ocak - Ağustos döneminde ise ihracatımız yüzde 7.1 oranında gerileyerek 550 milyon dolar değerinde kaydedildi.

Baskıya yoğun talep
Baskı, tekstil terbiye sektörünün üzerinde en yoğun çalıştığı alanlardan. Dünya nüfusunun giderek artması ve büyüyen tekstil pazarı baskıya talebi de artırıyor. Global baskı federasyonu FESPA’ya göre 165 milyar dolarlık tekstil pazarında dünyada yılda 30 milyar metrekarenin üzerinde tekstil baskısı yapılıyor.


Diğer Haberler