Perakende piyasasının sıkı ortakları: AB ve Türkiye

09-11-2020

Ülkemiz tekstil ve hazır giyim sektörünün ihracatının geleneksel olarak yarıdan fazlası Avrupa Birliği (AB) ülkelerine yapılıyor. Dünyanın en büyük tüketim pazarlarından AB’nin tekstilde ikinci, hazır giyimde üçüncü büyük tedarikçisiyiz. Dolayısıyla bu pazarda satışları etkileyen en ufak bir gelişmenin etkileri, Türkiye tekstil ve hazır giyim imalatı ve ihracatına hızla yansıyor. Şubat ayından bu yana Avrupa’yı etkisi alan salgın döneminde bu sıkı ilişki çok net görüldü.

Tuba Kobaş Huvaj / TTSİS Araştırma Müdürü

AB İstatistik Kurumu Eurostat, Covid-19’un sanayi, hizmetler ve perakende üzerindeki etkilerini ölçtüğü istatistik serisinde Ağustos verilerini Ekim ayı başında paylaştı. Buna göre, Ağustos sonu itibariyle AB-27’de perakende satışları Şubat’taki satışların (Covid-19 krizinden hemen önce) yüzde 102.4’üne ulaştı. Temmuz ile karşılaştırıldığında ise yüzde 3.8’lik artış görülüyor. 

Avrupa’da Şubat ayında etkisini büyük ölçüde gösteren pandemi sebebiyle tüm sektörlerin satışlarında Mart ayından itibaren sert düşüşler görülmüş; en sert düşüş, tekstil-hazır giyim-ayakkabı sektöründe olmuştu. Mayıs ayında ise satışlar toparlanmaya başlamış, yine tekstil sektörü yüzde 192 ile en çarpıcı yükselişi yaşamıştı. Ağustos ayına gelindiğinde, tekstil sektörünün Şubat ayı satışlarının yüzde 89.3’ünü yakaladığı ve kaybın yüzde 10.7 seviyesinde olduğu görülüyor.

Aşağıdaki tabloda Şubat’tan bu yana ay bazındaki karşılaştırmalar görülüyor; sondaki ‘recovery/toparlanma’ sütununda ise Şubat ve Ağustos satışları karşılaştırılıyor.

Görüldüğü gibi, alışveriş kanalı bazında zaten son yıllarda artış trendinde olan internet üzerinden alışverişler Şubat ayındaki hacimlerin yüzde 19 kadar üstüne çıktı, fiziksel mağazalar ise henüz Şubat rakamlarını yakalayamadı.

Ürün grubu bazında ise elektronik-mobilya ve yiyecek-içecek-tütün grubunda Şubat satışları aşıldı. Tekstil-hazır giyim-ayakkabı satışlarında ise Ağustos’ta, Temmuz ayına göre yüzde 6.5’lik artış gördü. Pandeminin ilk günleriyle karşılaştırıldığında ise sektörümüz, Şubat ayı satışlarının yüzde 89’undaki seviyeyle hâlâ en yavaş toparlanan ürün grubu olarak görünüyor. 

Rapor ayrıca, Şubat’tan bu yana yaşanan pandemi krizinin etkilerini, 2008 yılı boyunca hissedilen finansal krizin etkileriyle karşılaştırıyor. O dönemde sanayi ve inşaat sektörlerinde üretim dramatik düzeyde düşerken, satışlar aynı derecede etkilenmemiş, 2008 Ocak-Aralık arasında AB bölgesinde perakende satışlar toplamda sadece 1.8 endeks puanı düşmüştü. 2020 Şubat-Nisan arasındaki düşüş ise 22.4 puan olarak görüldü.

Ülkeler bazında:

AB-27, Euro bölgesi ve aday ülkeler tek tek incelendiğinde ise;

• Ülkelerin yarıdan fazlası hemen hemen Şubat rakamlarını yakaladı. 

• Belçika, İrlanda, Norveç, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, Litvanya, Finlandiya, Avusturya, İsviçre, Polonya’nın yüzde 100’ün üzerinde toparlanma göstererek Ağustos ayında Şubat ayından daha yüksek perakende satış yapıldığı görülüyor.

• En düşük toparlanma düzeyindeki ülkeler Bulgaristan ve Portekiz oldu.

Türkiye’deki imalat ve ihracat verileriyle karşılaştırma

Mart ve Nisan aylarında tekstil-hazır giyim perakende satış hacminin yarısından fazlasını kaybeden AB pazarında Mayıs’ta hızlı başlayan, sonra yavaşlayarak devam eden toparlanma grafiği ülkemizin imalat ve ihracat verilerine de yansıdı. Sektörümüzün imalatı Mayıs’ta yukarı doğru hızlı bir sıçrayış gösterdi; bu artış normalleşerek devam etti. Ağustos ayındaki imalatımız ve ihracatımız bu trendden hafif sapma gösterse de bundan sonra benzer bir tablo görülmesi beklenebilir.

2020 yılı Ağustos ayında, sanayi üretimi, geçen yılın Ağustos ayına göre yıllık yüzde 10.4 arttı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde ise, imalat sanayi sektörü endeksindeki artış yüzde 11.4 olarak görüldü.

İmalat sanayi sektörü içerisinde, alt sektörler itibariyle incelendiğinde, tekstil ürünleri imalatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 12.3 ve giyim eşyaları imalatı ise sadece yüzde 0.5 oranında artış gösterdi. Aylık bakıldığında ise, tekstil ürünleri imalatı bir önceki aya göre yüzde 6.1 oranında artarken, giyim eşyaları imalatı bir önceki aya göre yüzde 0.9 oranında düşüş gösterdi.

Sektörün ihracat performansına bakıldığında; Ocak-Ağustos döneminde Türkiye’nin tekstil-hazır giyim sektöründeki yaklaşık 16.4 milyar dolarlık toplam ihracatının 8.6 milyar doları AB-27 ülkelerine yapıldı. Nisan’da en düşük seviyeyi gören ihracatımız, mayıs ayından itibaren artarak Temmuz ayında 1.5 milyar doları gördü, fakat Ağustos ayında azalarak 1.28 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Türk tekstil-hazır giyim üreticilerinin AB ülkelerine yaptığı ihracattaki bu aylık düşüşün, sektörümüzün küresel düzeydeki ihracatındaki düşüş ve ülkemizin genel ihracatındaki düşüşle paralellik gösterdiği söylenebilir. Ağustos ayında Türkiye’nin genel ihracatı bir önceki aya kıyasla 15 milyar dolardan 12.4 milyar dolara düşerken, sektörel ihracat 2.74 milyar dolardan 2.3 milyar dolara geriledi.

Fakat tekstil ve hazır giyim sektörü, bu hafif düşüşe rağmen, ülkemizin genel ihracatındaki payını yaklaşık yüzde 18’de tutmayı başardı.

Sonuç olarak tüm bu veriler, “Hayli uzun ve komplike bir tedarik zincirine sahip tekstil ve hazır giyim ürünlerinde, geleneksel olarak en önemli ticaret ortağımız durumundaki AB ile Türkiye’nin birbirine ne kadar bağlı ve bağımlı olduğunu gösterdi” diye yorumlanabilir. Türkiye’nin AB üyeliği perspektifindeki siyasi tartışmalar, Doğu Akdeniz’de tarafları karşı karşıya getiren gerginlik, küresel pandemi şartları gibi olağanüstü şartlar altında dahi, iki tarafın ticari olarak birbirini beslediği görülüyor.

Bu durumdan AB’nin çıkaracağı dersin, özellikle salgın gibi tedarik krizlerinde yakın coğrafyadan alım yapmanın piyasayı beslemek ve ihtiyaçları karşılamak adına önemini anlamak olduğunu söyleyebiliriz.

Türk üreticiler ise, bu tür talep krizlerinden sonraki toparlanma dönemlerine hazırlıklı olmanın, iş gücünü kaybetmeden hazır bulundurmanın, esnek üretim modeline sahip olmanın ve AB gibi müşterilerin uygunluk standartlarından ödün vermeden üretim yapmanın sağladığı rekabet avantajını unutmamalı.

Tüm bunlar ışığında, AB perakende piyasasında oluşan toparlanmanın, Avrupa’da ikinci dalga beklentileri ve tekrar gündeme gelen kısıtlamalardan ne şekilde etkileneceğini sektörümüzün yakından takip etmesinde yarar var.


Diğer Haberler