Endüstri 5.0: Refahın motoru

11-05-2023

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın da tekstil sektöründeki güncel gelişmeleri takip ettiği bilgi portalı WTIN’in Dijitalleşme Editörü Otis Robinson, Araştırma Görevlisi Rachel Cox ile bir söyleşi yaptı. Söyleşide endüstrinin önceliğinin sosyo-teknik alana doğru kayması, dijitalleşirken insanın merkeze alınması ve iş dünyasının Endüstri 5.0’dan nasıl faydalanacağı gibi konular ele alındı.

YAZAR: Otis Robinson / WTIN Dijitalleşme Editörü

Tekstil ve hazır giyim endüstrisi için ufukta Beşinci Sanayi Devrimi’ne doğru bir değişim görünüyor. Zira Endüstri 5.0, ekonomik merkezli üretimden kaçınılarak yeni etik kaygılar ve toplumsal değerler lehine üretime geçilmesi konusunda bir devrime yol açabilir.

Endüstri 5.0; iş yerinde insana, insan-makine ilişkilerine ve herkes için endüstrinin gelişmesine öncelik veren, sanayileşmenin yeni bir evresidir. Nihai olarak, verimlilik odaklı bir dijitalleşme modelini Endüstri 4.0’ın karanlık fabrika fikirlerini alt ederek, sosyo-ekolojik önceliklere sahip işçi merkezli bir endüstriyi benimser.

Bu, henüz yeni doğmuş Endüstri 4.0 için oldukça hızlı sayılabilecek, ancak elzem bir gelişme. İngiltere’deki Manchester Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olan Rachel Cox, sanayileşme ve teknolojik ilerlemeye bakışın, Avrupa ve Kuzey Amerika Sanayi Devrimlerine dayanan bir çerçeveden etkilendiğini belirtiyor. Bu önemli bir ayrım; zira dünyanın pek çok bölgesi, Endüstri 4.0’ı uygulamak için gerekli dijital altyapıdan dahi mahrum. Bununla birlikte, Endüstri 5.0 Avrupa endüstrisinde (Cox’a göre özellikle Birleşik Krallık endüstrisinde) fenomen bir kelime haline geliyor ve bu durum, tekstil ve hazır giyim sektörünün gelişimi için umut verici adımlar taşıyor.

Akademik görüşler
Cox, Manchester Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan bir doktora öğrencisi. Cox’un “Birleşik Krallık moda ve tekstil endüstrisinde sürdürülebilir üretimin geleceği” başlıklı doktora tezi, emek sömürüsü ve kötü şartlarda çalışma hikâyelerinin sıkça konuşulduğu Birleşik Krallık’ın tekstil ve hazır giyim sektöründen esinlendi. Örneğin 2020 yılında Leicester’daki konfeksiyon fabrikalarındaki kötü çalışma koşullarının Covid-19’un yayılmasını tetiklediği iddia edilirken; bölgedeki birçok fabrikada işçilere yasal sınırdan daha düşük ücret ödendiği ve önde gelen markaların tedarikçilere uyguladığı zaman baskısının, sömürücü çalışma koşullarına önemli ölçüde etki ettiği raporlanmıştı.

Cox, Birleşik Krallık tekstil endüstrisinin bu olumsuzluklarını, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik yerine verimliliğe ve ekonomik başarıya öncelik veren hızlı moda gibi karmaşık çağdaş iş modellerine bağlıyor.

Üstelik, bu kötü koşulların, ekonomik ihtiyaçları karşılama hedefiyle geliştirilen Endüstri 4.0’ın etkisiyle daha da katlandığını söylüyor. Bu nedenle, Cox’un doktora çalışması, dijital teknolojilerin hazır giyim işçileri üzerindeki etkisini inceleyerek endüstri işçilerinin sesi olmayı amaçlıyor; Endüstri 4.0’ın imalata yönelik tartışmalı yaklaşımına alternatif olarak ortaya koyulabilecek Endüstri 5.0’ı ele alıyor. Her ne kadar Endüstri 4.0’a yönelik eleştirel bakış akademi dünyasında yer bulsa da, Avrupa Komisyonu bu konuyu doğrudan ele alarak Endüstri 5.0 terimini endüstrinin dikkatine sunuyor ve Avrupa’nın “refahın motoru” olarak kalabilmesi için sanayisinin dijital ve yeşil dönüşümlere öncülük etmesi gerektiğini söylüyor. Komisyon ayrıca, “sanayinin hedefi; 5.0’ı kullanarak verimlilik ve üretkenliği yegâne amaç olarak edinmenin ötesine geçmek, sanayinin rolünü ve topluma katkısını güçlendirmek ve işçinin refahını üretim süreçlerinin merkezine yerleştirmek olmalı” diyor.

İnsan merkezlilik
Cox, Endüstri 4.0’ın pek çok açıdan yadsınamayacak derecede faydalı olduğunun da hakkını veriyor. Çalışanların güvenliği, tehlikeli işleri ortadan kaldırması ve erişilebilirlik sorunları olan çalışanları destekleme kabiliyetinin altını çiziyor, fakat olumsuzluklarını da görmek zorunda olduğumuzu hatırlatıyor.

Günümüzde sektörün geneli, dijitalleşmenin zararlı çevresel ve sosyal etkileri en aza indirdiğine inanıyor, ki bunun kanıtları da var. Ancak Cox, markaların sürdürülebilirliğin insanlar ve çevre üzerindeki etkilerini doğru bir şekilde ele almak yerine, sanal ürün ve süreçleri pazarlamak için daha fazla zaman ve para harcadıklarına dikkat çekiyor ve bu yeni eğilimi “metawashing / meta-aklama” olarak tanımlıyor. Tıpkı “greenwashing / yeşil-aklama” gibi metawashing’in markalar ve üreticiler için sorumluluktan kaçınırken takabilecekleri güvenilir bir maske haline geldiğini söylüyor.

Cox, meta-aklama gibi olgular sebebiyle, teknolojinin kültürel kullanımından kaynaklanan sistemik sorunlara olan asıl odağın kaybedildiğini belirtiyor. Örneğin, dijitalleşme üretim verimliliğini başarıyla artırarak hızlı moda üretimini destekledi, bu da markalar ve üreticiler için rekabetçiliği ve yüksek üretim sayılarını birer ön koşul haline getirdi. Bunun hazır giyim sektörünün çalışma kültürüne bıraktığı etki ise, artık manuel işlerde çalışanlardan da yüksek üretim hızlarının beklenmesi oldu.

Cox şöyle açıklıyor: “İnternetten bir şeyler sipariş ettiğimizde, birileri düğmeye basıp ertesi gün ürünün teslim edilmesini sağlayabiliyor. Makro düzeyde baktığımızda, bunun bir yerlerde birileri üzerinde bir etkisi olmalı. Bir ürünü üretmek için birkaç gününüz olması yerine, birileri ertesi gün için bir şeyler sipariş etmiş oluyor. Bu da bir işçi için zaman ve hız açısından önemli bir değişim demektir.”

Cox’a göre bu durum, teknolojinin yanlış kullanıldığını, çalışanlar ve çevre üzerindeki etkisinin dikkate alınmadığını gösteriyor. Sonuç olarak, çağdaş dijitalleşmenin ardındaki motivasyonu ve nihai hedeflerini sorgulamaya başlamak gerekiyor. Cox’a göre, “Endüstri 5.0, teknolojinin ne olduğunu, amacını, işçilerle ve çevreyle olan ilişkisini gerçekten sorgulamak için bir fırsat”.

Endüstri 5.0’ın teknofobik olarak algılanmasından endişe eden Cox, “Endüstri 5.0’ın tam olarak Endüstri 4.0’ın aynısı olmakla birlikte, sadece onu frenleyerek insan-bilgisayar etkileşimlerine ve çalışan merkezli üretime öncelik verdiğini” sözlerine ekliyor. Cox, “Örneğin, otomasyon süreçlerinde bile hâlâ orada birinin çalışması gerekir” diyor. Bu nedenle sorulması gereken önemli bir soru şu olabilir: İşletmeler otomasyon ve diğer Endüstri 4.0 teknolojilerini uygularken, bu teknolojilerle yakın temasta çalışacak olan konfeksiyon işçilerine fikir danışıyor mu? Cox, akademik bir yaklaşımla, işçilerin teknolojinin uygulanmasına ilişkin bakış açılarını incelemek için endüstriyle yakın bir şekilde çalışmayı umuyor. Projeleri, kötü çalışma koşullarına ilişkin kanıtları da araştırarak bu işçi sınıfının sesine öncelik verecek.

Fırsatları genişletmek
Çalışma, sektörde beden gücünü kullanan işçilerin önceliklerini ve tercihlerini ortaya koymayı amaçlıyor. Teknolojinin işletmeler tarafından benimsenmesi sırasında yapılan görüşmelerde, işçilerin düşüncelerinin de dikkate alınması, hem işletmeler hem de çalışanlar için yeni fırsatlar ortaya çıkarabilir. Örneğin, makinelerle yakından çalışmak için teknoloji okuryazarlıklarını artırmaları beklenen işçilerin becerilerinin geliştirilmesi, çalışanlar için son derecede faydalı olabilir. Aynı zamanda, söz konusu görüşmelerde personelin üretimin vazgeçilmez bir parçası olduğunu açıkça ortaya koyan üreticiler, çalışanlarıyla çok daha uzun süreli ilişkiler kurabilir.

Cox, günümüzde hazır giyim işçilerinin karar alma süreçlerine dahil edilmesinde eksiklikler olduğunu belirtiyor. Ancak dijitalleşme planlarında işçilerin sesinin dikkate alınması, onlara karar alma süreçlerinde kilit rol oynatarak süreci tamamen demokratikleştirebilir ve hatta belki de sektörün genelindeki adaletsiz hiyerarşiyi kırabilir.
Özet olarak Cox şöyle söylüyor: “Ne yazık ki, kısa vadeli kârlara odaklanan hızlı moda sektöründeki birçok işletme, uzun vadeye odaklanmıyor. Endüstri 5.0, işletmelerin sosyo-ekolojik hususlara öncelik vermelerini sağlayabilir...”

Daha fazla bilgi edinmek için…
Tekstil ve hazır giyim sektöründe dijitalleşme ve Endüstri 5.0’a ilişkin derinlemesine pek çok inceleme ve makaleye www.wtin.com internet adresi üzerinden ulaşabilirsiniz. Otis Robinson’un kaleme aldığı ve sayfalarımıza taşıdığımız bu yazının İngilizce versiyonunu ise şu link üzerinden okuyabilirsiniz:
www.wtin.com/article/2023/march/20-03-23/digitalisation-should-consider-human-centricity/?freeviewlinkid=159918&utm_source=TTEA&utm_medium=Magazine&utm_campaign=digitalisation


Diğer Haberler