35. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası: Pandemi Sürecinde İSG’de Etkin İşbirliği

01-07-2021

35. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası, Pandemi Sürecinde İSG’de Etkin İşbirliği programı 4-5-6 Mayıs 2021 tarihlerinde dijital olarak gerçekleştirildi. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve TİSK Mikrocerrahi Vakfı işbirliğiyle düzenlenen etkinlikte, iş sağlığı ve güvenliği konusu hem ülkemizdeki, hem de dünyadaki uygulama ve değerlendirmelerle ele alındı.

Lerzan Öztürk / TTSİS Araştırma ve İstatistik Uzmanı

Program kapsamında, Pandeminin İSG Çerçevesinde Çalışma Hayatına Etkileri, İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku, İSG’de Bilişim Uygulamaları, Acil Durum Yönetimi, İSG’de Etkili İletişim, Pandemide Güçlü İşbirliği ve İyi Uygulamalar, Kamu’da İSG, İSGGM’nin Vizyonu, İş Sağlığı ve Güvenliğinde Teknik Yaklaşım ve Yöntemler, İş Sağlığı ve Meslek Hastalıkları konulu oturumlarda uzman kurum ve kuruluşların temsilcileri bir araya gelerek bilgi ve görüşlerini paylaştı. Ayrıca, iş sağlığı ve güvenliği alanında uluslararası kuruluşların yöneticilerinin konuk olduğu ‘Küresel Zorluklar, Küresel Çözümler: Pandemide İşyerlerinde Sağlık ve Güvenliğin Tesis Edilmesi’ başlıklı uluslararası bir panel gerçekleştirildi.

İSG ile ilgili ilk düzenlemeler
İş sağlığı ve güvenliği çalışma hayatı için çok önemli. Toplumun tüm kesimlerinde iş sağlığı ve güvenliği kültürünü yaygınlaştırmak, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları oluşturmak, çalışma hayatındaki tüm aktörlerin bilimsel disiplinle işbirliği içerisinde olmalarıyla mümkün. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan ilk düzenlemeye bakıldığında, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında madencilik sektörüne yönelik uygulamaları görüyoruz. Daha sonra 1936’da yayımlanan İş Kanunu içerisinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili temel hükümlere yer verilmiştir. Bu tarihten sonra iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemeler yayımlanan iş kanunları içerisinde yer almıştır. En nihayetinde kamu-özel sektör ayrımı gözetilmeksizin tüm çalışanları kapsayan, çalışanların görüşlerinin alınması ve eğitimi gibi iş sağlığı ve güvenliğindeki yeni yaklaşımların tüm unsurlarını barındıran 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında yürürlüğe girmiştir.

Bakan Bilgin’in açıklamaları
‘Pandemi Sürecinde İSG’de Etkin İşbirliği’ programının açılış konuşmasını yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden bugüne kadar işyeri sayısının yüzde 17, çalışan sayısının yüzde 43 artmasına rağmen, 100 bin işçide ölümlü iş kazası oranının yüzde 41 civarında azaldığını belirtti. Vedat Bilgin, ölümlü iş kazası oranındaki bu düşüşte, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra iş kazası ve meslek hastalıklarının sıkça yaşandığı özellikle inşaat, maden, tarım sektörlerinde gerçekleştirdikleri hizmetler, çalışma hayatında yer alan aktörlerle yapılan işbirlikleri, 84 milyon vatandaş için güvenlik kültürünün yaygınlaşması amacıyla yapılan tüm faaliyetlerin etkili olduğunu ifade etti. Meselenin sadece kanunla düzenlenemeyeceğini, kanunun yanında iş kültürünün inşa edilmesi, iş kültürünün paydaşlarının bu kültürün içerisinde kendilerine düşen sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
İSG hizmetini sürekli alan bir işyeriyle bu hizmetlerden yoksun olarak üretimi devam ettiren bir işyerinin ölümlü kaza oranı kıyaslamasında 1.7 kat fark olduğunu vurgulayan Bakan Bilgin, 2012 yılından itibaren yapılan yasal düzenlemeler ile birlikte işyerlerinin iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme yükümlülüğünün işverenler nezdinde kolaylaştırıldığını belirtti.

İşletmelere devlet desteği
İSG konusunda destek ve teşvikler mevcut. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan ve 10’dan az çalışanı olan mikro işletmelere İSG hizmetlerinde kullanılmak üzere doğrudan devlet desteği sağlanıyor. Ayrıca, işyerlerinde üç yıl içinde ölümlü veya sürekli iş görmezlikle sonuçlanan iş kazası meydana gelmezse, çalışanların işsizlik sigortası işveren payı bir sonraki takvim yılından itibaren geçerli olmak üzere ve üç yıl süreyle yarı yarıya azaltılarak yüzde 1 olarak alınmaktadır. Bu destek ve teşviklerden işverenlerin istifade etmesi, yaşanması muhtemel kazaların ve hastalıkların azalmasına da katkı sağlayacaktır.
50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan küçük işletmelerin işveren veya işveren vekillerinin, dilerlerse alacakları eğitim sonrası sertifika sahibi olarak kendi işyerlerinin iş güvenliği çalışmalarını bizzat kendilerinin yürütmesi de mümkün. Bu düzenleme sayesinde bugün 65 bin 186 işveren veya işveren vekili sertifika sahibi haline gelmiştir.

İş kazaları ve meslek hastalıkları
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre yaklaşık bir buçuk yıllık süre içerisinde COVID-19 nedeniyle dünyada 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre yılda 2 milyon 780 binden fazla kişi iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu demektir ki, dünyada küresel salgın nedeniyle olduğu kadar her yıl iş kazası ve meslek hastalığı yüzünden insanların hayatları son bulmaktadır. Bakan Bilgin, insan hayatı için bu derece önemli olan İSG konusunu ülkemizin gündeminde tutmak ve iş kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltmak için kamu-özel sektör ayrımı yapmadan tüm tarafların elinden geleni yapması gerektiğini, bu konuda topyekûn bir mücadeleye ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Bakan Bilgin, konuşmasının son kısmında, COVID-19 sürecinde yaptıkları çalışmalara da değindi: “Çalışma hayatının en az şekilde etkilenmesine yönelik olarak, işverenlerimizi ve çalışanlarımızı COVID-19 hastalığından korumak üzere ilk etapta işyerlerinde alınması gereken önlemleri duyurduk. Sahada hizmet sunan 47 binin üzerinde İSG profesyonelimize yol gösterici kılavuzlar hazırlayarak kendilerini seferber ettik. İşyerlerinde salgınla mücadelede iş sağlığı ve güvenliği yönünden dikkat edilmesi gereken hususları içeren sektörel kılavuzlar yayımladık. Ayrıca, öncelikli olarak COVID-19’un yayılım riski yüksek olan ve etkileşimin fazla olduğu çeşitli çalışma alanlarına yönelik rehberler, kontrol listeleri ve videolar hazırlayarak tüm tarafların hizmetine sunduk.”

TİSK Başkanı Akkol’un değerlendirmeleri
İş sağlığı ve güvenliğinin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) her zaman birinci önceliği olduğunu belirten TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, 35’inci İSG Haftası etkinliğinde yaptığı konuşmada iş sağlığı ve güvenliğinin bu dönemde daha da önem kazandığını belirtti.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) raporuna göre her yıl 2 milyondan fazla kişinin iş kazası veya meslek hastalığına yenik düştüğüne işaret eden Akkol, şöyle konuştu: “Bu her bir çalışma günü için yaklaşık 7 bin 600 can demek. Teknolojinin birçok problemi çözebildiği günümüzde bu rakamlar üzücü ve bizim açımızdan kabul edilemez. TİSK ekosistemi bu alanda hep duyarlı ve öncü. Üyelerimiz İSG konusunda hassasiyetle üstün gayret gösteriyor. Yakından takip ettiğimiz sektörler var. Kaza frekanslarında son 20 yıla dayanan verilerimiz var. Görüyoruz ki son 20 yılda kaza frekanslarında yüzde 50-60 aralığında azalmalar var. Ancak İSG konusunu sadece bir oran ya da oranların oluşturduğu bir rakam olarak değerlendirmiyoruz. Çünkü her rakam bir can. Hedefimiz net bir şekilde sıfır kaza olmalı. Bu hedef için eğitim, kaynak, dijitalleşme, ne gerekiyorsa o alana yatırım yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.”
İSG konusunda TİSK üyelerinin hayata geçirdiği çok güzel uygulamalar var. TİSK bünyesinde bu konu özelinde çalışan TİSK Mikrocerrahi Vakfı’nın da desteğiyle İSG alanında pek çok çalışma yapılıyor. İSG kültürünün yaygınlaştırılmasından iş kazalarının önlenmesine, gerçekleşen kazalara müdahaleden rehabilitasyona kadar uçtan uca çözümler ve uygulamalar söz konusu.

İSG eğitimleri ve etkinlikleri
TİSK ekosisteminde bin 300’den fazla İSG profesyoneli var ve bu kişiler dünyanın en gelişmiş İSG eğitimleri olan NEBOSH ve IOSH eğitimlerini aldılar. TİSK Mikrocerrahi Vakfı, bu eğitimleri TİSK ekosistemindeki İSG profesyonellerine ücretsiz olarak sundu.
Yine salgında hayata geçirilen TİSK Akademi ile İSG yenileme eğitimleri sağlanıyor. Bir yılda 80 bin çalışan bu eğitimlere dahil edildi. 150’den fazla işyerinde toplam 10 bin çalışana ulaşan İSG Forum Tiyatro etkinlikleri düzenlendi.
İSG konusuna odaklanan başka bir konu teknoloji. Teknolojinin İSG alanında da hayatımızı çok değiştirdiğini ve değiştirmeye de devam edeceğini vurgulayan TİSK Başkanı Akkol, MESS Teknoloji Merkezinde bu alanda en son teknolojinin kullanıldığı somut önleyici uygulama örnekleri hakkında şunları belirtti:
“Yapay zeka destekli görüntü işleme teknolojisini kullanıyoruz. Bu teknolojiyle sistem operatörün kişisel koruyucu donanımı olmadan riskli bölgeye girmesine izin vermiyor.
Benzer şekilde, üretim hatlarında alan tarayıcı gibi gelişmiş sensör teknolojilerini kullanıyoruz. Bu kullanımı da tüm ülkemize yaygınlaştırmaya çalışıyoruz, tavsiye ediyoruz. Bu sayede riskli alana girildiği anda sistemler çalışmalarını ya yavaşlatıyor ya da tamamen duruyor.
Giyilebilir sensör teknolojileriyle veriye dayalı ileri seviye ergonomi analizleri yapabiliyoruz.
Çalışanların cep telefonlarıyla işletmelerde risk barındıran yerlerin fotoğrafını çekip ilgili birimlere gönderildiği teknolojik çözümlerimiz var. Böylece her çalışan fabrikadaki veya çalıştığı yerdeki riskli analizleri doğrudan hem yönetime hem İSG profesyoneline ulaştırabiliyor. Çünkü inanıyoruz ki riskin nerede olduğunu yine en iyi oranın çalışanları, çalışma arkadaşlarımız biliyor.”
Bu gibi öncü teknolojileri kullanarak kazaların önüne geçmeye çalışıldığını ifade eden Akkol, salgın döneminde, TİSK ekosistemindeki işyerlerine ve çalışanlarına toplam 5 milyonun üzerinde maske, 100 tonu aşkın dezenfektan dağıtımı yapıldığını, sadece çalışma arkadaşlarının sağlığı değil, toplum sağlığı hizmetleri için önemli katkılar sunmaya da gayret ettiklerini belirtti.
TİSK Başkanı Akkol, TİSK Mikrocerrahi Vakfı’nın 10’a yakın kamu hastanesine cerrahi eğitim amaçlı teknolojik ekipman bağışladığını, yurt genelinde 100’ün üzerinde cerrahi setini hekimlerin kullanımına ücretsiz sunduğunu, iki yıl içerisinde hastaneleri ve tedavi merkezlerinin kurulmasını da destekleyen 150 milyon TL’lik bir vakıf bütçesinin toplum yararına harcandığını söyledi.
Dünyanın her yerinden hükümetlerin, çalışanların ve işverenlerin pandemiyle mücadelede karşı karşıya olduğu büyük zorluklar göz önüne alındığında bu yılki ulusal iş sağlığı ve güvenliği haftasının temasının ‘Pandemi Sürecinde Etkin İşbirliği’ olarak belirlenmiş olması son derece isabetli. İşbirliği, kriz anlarında her zamankinden daha da önemli bir hale geliyor. ILO sözleşmeleri de iş sağlığı ve güvenliği alanında sosyal diyaloğun altını çiziyor. Örneğin, Türkiye’nin de taraf olduğu 187 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliğini Geliştirme Çerçeve Sözleşmesi işyeri düzeyinde yönetim, işçiler ve işçi temsilcileri arasındaki işbirliğini temel bir unsur olarak kabul ediyor ve bu tür işbirliklerini teşvik etmeye yönelik düzenlemelerin ulusal İSG sistemlerine dahil olmasını öngörüyor. Benzer şekilde, 155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme de yönetimle işçiler ve işçi temsilcileri arasındaki işbirliğini işyeri düzeyinde alınan tedbirlerin temel bir unsuru olarak kabul ediyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilcisi Numan Özcan, ILO tahminlerine göre 2020’de COVID-19 nedeniyle 255 milyon tam zamanlı iş kaybı olduğunu vurguladı. Numan Özcan, “Bir taraftan salgın tüm dünyada etkisini artırırken diğer taraftan çalışanlar risk altında çalışmayı sürdürmek zorunda kaldılar. Bu süreçte de iş sağlığı ve güvenliğinin önemi bir kez daha ve daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Zira iş sağlığı ve güvenliği önlemleri çalışanların, ailelerinin ve tüm toplumun can güvenliğini korumanın, işlerin sürekliliğini ve ekonomik iyileşmeyi sağlamanın bir teminatı olarak ortaya çıkmış oluyor” dedi.
Koronavirüs salgınının genel nüfusta ve iş dünyasında önemli ölçüde korku, üzüntü ve endişe yarattığını belirten Numan Özcan, işçilerin enfekte olma ve virüsü ailelerine bulaştırma endişesi, artan iş yükü, uzun çalışma saatleri boyunca kişisel koruyucu donanımları kullanmanın rahatsızlığı gibi birçok zorlukla karşılaştığını, birçok çalışanın çok hızlı bir şekilde kendilerini evden çalışır bulduğunu, izolasyon, daha uzun çalışma saatleri, mesleki ve ailevi görevlerin çakışması gibi pek çok psiko-sosyal riske de maruz kalmış olduklarını ifade etti.
ILO Türkiye Temsilcisi Numan Özcan, işçi katılımını teşvik eden bir güvenlik kültürü oluşturan işyerlerinde Covid-19’un yayılma riskinin azaldığına işaret etti. Özcan, bir yandan çalışanların sağlık ve güvenliğini korurken, aynı zamanda işletmelerin ayakta kalmasını destekleyecek sağlam ve dayanıklı bir İSG sisteminin, ancak taraflar arasındaki etkin bir işbirliği ve sosyal diyalogla inşa edilebileceğini vurguladı.

Pandemide İSG
Prof. Dr. Tankut Centel’in moderatörlüğünü yaptığı ‘Pandemide Güçlü İşbirliği ve İyi Uygulamalar’ konulu oturumda Sendikamız üyesi Aksa Akrilik Kimya Sanayii A.Ş.’nin SEÇ Müdürü Akif Çergel de bir sunum yaptı. Akif Çergel, ‘Pandemi Günlerinde İSG’ başlıklı sunumunun birinci bölümünde pandemiyle mücadele faaliyetlerini, ikinci bölümde de diğer İSG faaliyetlerinden bazı örnekleri aktardı.
Pandemi günlerinde işletmede iş sağlığı ve güvenliğini tesis etmek amacıyla, ilk adım olarak sosyal mesafeyi azaltmak için servislerde kapasite yüzde 50 oranında azaltılmıştır. Fabrikaya girişlerde ateş ölçümleri yapılmaya başlanmıştır. Yemekhane gibi ortak alanlarda kapasite azaltmanın yanında masalara şeffaf bariyerler konulmuştur. Pandemi sürecinde de İSG eğitimleri devam etmiştir. Eğitimler mümkün olduğu kadarıyla minimum kişiyle ve süreyle yapılmaya çalışılmış böylelikle temas minimuma indirilmeye çalışılmıştır. Ofis çalışanları, özellikle üretimle doğrudan ilgisi olmayan birimler, evden çalışmaya teşvik edilmiştir. Çalışanlara periyodik olarak maske dağıtımı yapılmaktadır. Yine bir diğer uygulama da belirli zamanlar yapılan tarama testi uygulamasıdır. Bu taramalarda risk taşıyan kişiler hastanelere sevk edilmektedir. Ayrıca, hasta ve temaslı takipleri düzenli olarak yapılmaktadır.
İşletmede uygulanmakta olan diğer temel İSG faaliyetlerinden biri olarak, Kaza Önleme Kültürü (KÖK) kapsamında, güvenli davranışların artmasını ve riskli davranışların azaltılmasını amaçlayan Aksa Kaza Azaltma Takımı (AKAT) yaklaşık 700 civarında eğitim almış çalışandan oluşuyor. Bu çalışanların periyodik olarak sahalarda gözlem yapması ve bu gözlemlerin sonucunda tespit edilen uygunsuzlukları raporlamaları beklenmektedir. Bu uygunsuzluklar da hem yönetim hem de SEÇ Müdürlüğü tarafından takip ediliyor ve birtakım araçlarla bu uygunsuzlukların giderilmesi sağlanıyor.
Bunların yanı sıra, acil durum müdahale ekibi, Aksa kurtarma takımı, yangın müdahale ekibi oluşturularak oluşabilecek bütün risklerin minimuma indirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, deprem güvenliği çalışması, proses güvenliği çalışmaları, büyük kaza senaryo çalışmaları ve iş bazlı risk değerlendirme çalışmaları gibi diğer İSG faaliyetleri gerçekleştirilmektedir.


Diğer Haberler