Yüksek kura karşı tam entegre üretim
Kurların sürekli yükselmesi ve oynaması ihracatı olumsuz etkiliyor. Oysa tekstil sektörü tam entegre sistem sayesinde dışarı minimum döviz veriyor. Dövizin aşırı yükseldiği bu dönemde tekstil sektörünün yerli ve milli niteliğinin artıları açıkça görülüyor.
Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, döviz kurlarının ateşinin giderek yükselmesi şirketleri zorluyor. Kurların sürekli arttığı ve oynak bir seyir izlediği böyle bir dönemde hammaddeden nihai ürüne kadar tüm süreçleri içinde barındıran tam entegre sistem, üreticiler ve ülke ekonomisi için can simidi oluyor.
Çünkü özellikle küçük ölçekli ihracatçıların biraz daha yoğun etkilendiği bu süreçte tekstil sektörü tam entegre sistem sayesinde dışarı minimum döviz veriyor. Bir başka deyimle; dövizin aşırı yükseldiği bu dönemde girdi maliyetlerinin önemli olduğu tekstil sektörü, yerli ve milli niteliğinin artılarıyla öne çıkıyor. Tekstil sektörü net ihracat gelirleri ile Merkez Bankası politikalarına destek veriyor. Sektör sürekli dış ticaret fazlası vererek ülke ekonomisini destekliyor.
Can simidi
İthal girdinin dövizdeki yükselişle pahalandığı bir dönemde tam entegre üretimin üretici-ihracatçı açısından avantaj yaratabileceğine dikkat çekiliyor. Tam entegre üretimde tüm süreçlerin kendi içinde değerlendirilip maliyet analizi yapılması gerektiğine de vurgu yapılıyor.
Bu konuda Türkiye’nin öne çıkan şirketlerinden Kipaş Holding, Kahramanmaraş’taki fabrikalarında üretim gerçekleştiriyor.
İplikten konfeksiyona kadar uzanan bir entegre üretim yapısına sahip olduklarına dikkat çeken Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Öksüz, tam entegre üretimin, girdilerinin TL ile olması nedeniyle kurların yükseldiği dönemde avantaj yaratan bir sistem olduğunu söylüyor.
Kur artışları döneminde yerel girdi kullanılmasıyla avantaj oluşturan tam entegre üretim modelinde diğer üretim çeşitlerinde olduğu gibi maliyet kontrolü büyük önem taşıyor. Tüm üretim süreçlerinde ayrı ayrı maliyet kontrolünü iyi yapamayan firmaların zarar edebileceklerine de dikkat çekiliyor.
“Entegre üretimin mutlaka avantajları var ancak ürüne, firmaya bağlı olarak bu değişebiliyor. Ancak sistem iplikten konfeksiyona uzanması bakımından TL’ye bağımlı bir yapı olmasının da etkisiyle kurların yükseldiği dönemlerde ciddi avantajlar sağlıyor” diyen Ahmet Öksüz, şöyle devam ediyor: “Maliyet kontrolü tam entegre sistemde de dikkat edilmesi gereken bir konu olarak önümüze çıkıyor. Çünkü kimi zaman konfeksiyon üretimini dışarı yaptırmak avantaj yaratabiliyor. Önemli olan bunu fark edip ona göre tercihleri belirleyebilmek. Biz de maliyet ve verimliliğe bakarak ona göre pozisyon alıyoruz. Entegre üretim avantajlı diye entegrasyonun içinde de boğulmamak lazım.”
Türkiye’nin ithalatının dörtte üçü, ara mallarından (hammadde) oluşuyor. Yapılan toplam ihracat, ara malı ithalatını karşılamaya yetmiyor. Bu ithalatın da yarıdan fazlasını, sanayide yap-satçılık eğilimini gösteren ‘işlem görmüş hammaddeler’ ithalatı oluşturuyor.
Dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığındaki büyüme de asıl olarak, petrol ve gaz gibi neredeyse tamamen dışarıya bağımlı olunan enerji ürünlerinden çok, bu işlem görmüş ara mallarından kaynaklanıyor. Büyük oranda ithal girdi ile üretim ve ihracat yapan sanayicinin üretim maliyetlerinin aynı hızla yükselmesi anlamına geldiği için kurdaki hızlı yükselişin bu kesime bir avantaj yaratması beklenmiyor.
Kur artışıyla birlikte ithalatın yavaşlaması, buna karşılık ihracatın belirgin bir ivme kazanması da bir diğer beklenti. Bu sayede dış ticaret açığının ve bağlı olarak da cari açığın küçülmesi umuluyor. Bu beklenti bir ölçüde gerçekleşecektir ancak bu noktada asıl etkiyi ihracatın büyümesi mi, yoksa ithalatın küçülmesi mi yapacak sorusu gündeme geliyor.
Bu süreçte asıl etkiyi ithalatın yapması bekleniyor. Ancak, ithalatı miktar olarak pek de azaltılamayacak petrole, fiyat artışı yüzünden daha fazla ödeme yapılması halinde kur artışının pek bir yararı da görülemeyecek. Bu süreçte özellikle tekstil ve hazır giyim sektörlerinin mümkün olduğunca iç pazar girdileriyle üretime yönlenmelerinin bu sektörlere olumlu yansıyabileceğine dikkat çekiliyor. Böylece pahalanan ithal ürünler yerine iç pazardan elde edilecek hammaddelerin daha kârlı bir üretim süreci yaratabileceği vurgulanıyor.
İhracatçının durumu
Peki, kur artışıyla birlikte ihracat hızla artar mı? İhracatçının cebine aynı miktarda dolarla daha çok TL girmesi başta bu umudu doğursa da, bu uzun vadeli bir etki değil. Zira TL’nin değerinin uzun süre düşük seyretmesi karşısında, mal satılan ithalatçılardan gelen “Fiyat indirin” talebi, bu etkinin kısa sürmesine neden oluyor.
Örneğin; daha önce 100 dolara satılan herhangi bir üründen ihracatçı 180 TL elde ediyorken, kur artışıyla beraber 200 TL elde etmeye başladığında alıcı bunu dikkate alarak, fiyatın 100 dolardan 90-95 dolara indirilmesini talep edebiliyor. Bu durum, ihracatçıyı zor bir kararla karşı karşıya bırakabiliyor.
Kur artışı ihracata neden yaramıyor?
Normalde ihracat performansını olumlu etkileyen faktörlerin başında kur artışı geliyor. Ancak Türkiye’de dövizin pahalanması ithalatı düşürürken, ihracatı da artırmıyor. Bu durum ihracat mallarının üretimindeki ithal girdi bağımlılığından kaynaklanıyor. Sanayici-ihracatçı kesim büyük oranda ithal girdiyle üretim yaptığı için, kur artışları bu kesim için de bir maliyet artışı yaratıyor. Çünkü üretimde bağımlı olduğu girdiyi ithal etmesini zorlaştırıyor. Bu da fiyat artışı ve rekabet gücünün daha da azalmasını doğuracak bir faktör yaratıyor.
Ahmet Öksüz / Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili:
Süreçler iyi yönetilmeli
Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde maliyet kontrolü büyük önem taşıyor. Bu yaklaşım tam entegre sistemde de dikkat edilmesi gereken çok önemli bir konu. Öyle ki; kimi zaman konfeksiyon üretimini dışarı yaptırmak üreticiler için maliyet avantajı yaratabiliyor. Burada önemli olan bunu fark edip, ona göre tercihleri iyi belirleyebilmek ve kararlar alabilmek. Biz de maliyet ve verimliliğe bakarak pozisyon alıyoruz. Entegre üretim avantajlı diye entegrasyonun içinde de boğulmamak, her daim maliyet süreçlerini kontrol altında tutmak lazım.
İlhami Öztürk / Coats Yönetim Kurulu Başkan Vekili:
Maliyet avantajı sağlıyor
Tam entegre sistem, eğer tüm süreçlerinde yerli girdi kullanılıyorsa üretici firmalara maliyet avantajı sağlıyor. Pamuktan başlayıp ipliğe, kumaşa, hatta nihai ürüne kadar uzanan bir süreçten söz ediyoruz. Ancak boya vb. gibi kimi ithal ürünler, bu sisteme maliyet yükü getirebilir. Fakat bu sınırlı bir yük olacaktır.
Tam entegre üretimin 6 avantajı
• Rekabetçi bir sistem.
• Üretimin her aşamasında kaliteyi yönetmek ve kaliteye sahip olabilmek mümkün.
• Maliyetleri yönetme avantajı sağlıyor.
• Fleksibilite (esneklik) sağlıyor.
• Büyük müşterilerle uzun vadeli kontratlar yapabilme konusunda fırsat sağlıyor.
• Yerli girdi ağırlıklı bir sistem olması nedeniyle kurların yükseldiği dönemde avantaj yaratıyor.
Üretici ihracatçılara 5 kritik öneri
Paritenin belirsizliği nedeniyle hangi döviz cinsiyle ihracat yapıyorsanız ona göre borçlanın.
• Zararına üretim yapmamak için maliyetlerinizi kontrol altına alın.
• Son dönemde ABD’li alıcı sayısında yaşanan artış bu pazarın önümüzdeki dönemde öne çıkacağını gösteriyor. Ona göre pozisyon alınabilir.
• Güney Afrika ve Uzakdoğu pazarları ön plana çıkıyor buralarda aktif olunmalı.
• Kriz dönemlerinde krize duyarlı pazarlara alternatif pazarlar bulunmalı ve oralara yoğunlaşılmalı.
Girdilerin önemi
Kurların yükseldiği dönemlerde işçilik gibi yerli girdiler avantaj yaratıyor. Ancak dövize dayalı enerji ve boya-kimyevi maddeler gibi girdiler de en önemli maliyet yükselten kalemler olarak karşımıza çıkıyor.
Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, döviz kurlarının ateşinin giderek yükselmesi şirketleri zorluyor. Kurların sürekli arttığı ve oynak bir seyir izlediği böyle bir dönemde hammaddeden nihai ürüne kadar tüm süreçleri içinde barındıran tam entegre sistem, üreticiler ve ülke ekonomisi için can simidi oluyor.
Çünkü özellikle küçük ölçekli ihracatçıların biraz daha yoğun etkilendiği bu süreçte tekstil sektörü tam entegre sistem sayesinde dışarı minimum döviz veriyor. Bir başka deyimle; dövizin aşırı yükseldiği bu dönemde girdi maliyetlerinin önemli olduğu tekstil sektörü, yerli ve milli niteliğinin artılarıyla öne çıkıyor. Tekstil sektörü net ihracat gelirleri ile Merkez Bankası politikalarına destek veriyor. Sektör sürekli dış ticaret fazlası vererek ülke ekonomisini destekliyor.
Can simidi
İthal girdinin dövizdeki yükselişle pahalandığı bir dönemde tam entegre üretimin üretici-ihracatçı açısından avantaj yaratabileceğine dikkat çekiliyor. Tam entegre üretimde tüm süreçlerin kendi içinde değerlendirilip maliyet analizi yapılması gerektiğine de vurgu yapılıyor.
Bu konuda Türkiye’nin öne çıkan şirketlerinden Kipaş Holding, Kahramanmaraş’taki fabrikalarında üretim gerçekleştiriyor.
İplikten konfeksiyona kadar uzanan bir entegre üretim yapısına sahip olduklarına dikkat çeken Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Öksüz, tam entegre üretimin, girdilerinin TL ile olması nedeniyle kurların yükseldiği dönemde avantaj yaratan bir sistem olduğunu söylüyor.
Kur artışları döneminde yerel girdi kullanılmasıyla avantaj oluşturan tam entegre üretim modelinde diğer üretim çeşitlerinde olduğu gibi maliyet kontrolü büyük önem taşıyor. Tüm üretim süreçlerinde ayrı ayrı maliyet kontrolünü iyi yapamayan firmaların zarar edebileceklerine de dikkat çekiliyor.
“Entegre üretimin mutlaka avantajları var ancak ürüne, firmaya bağlı olarak bu değişebiliyor. Ancak sistem iplikten konfeksiyona uzanması bakımından TL’ye bağımlı bir yapı olmasının da etkisiyle kurların yükseldiği dönemlerde ciddi avantajlar sağlıyor” diyen Ahmet Öksüz, şöyle devam ediyor: “Maliyet kontrolü tam entegre sistemde de dikkat edilmesi gereken bir konu olarak önümüze çıkıyor. Çünkü kimi zaman konfeksiyon üretimini dışarı yaptırmak avantaj yaratabiliyor. Önemli olan bunu fark edip ona göre tercihleri belirleyebilmek. Biz de maliyet ve verimliliğe bakarak ona göre pozisyon alıyoruz. Entegre üretim avantajlı diye entegrasyonun içinde de boğulmamak lazım.”
Türkiye’nin ithalatının dörtte üçü, ara mallarından (hammadde) oluşuyor. Yapılan toplam ihracat, ara malı ithalatını karşılamaya yetmiyor. Bu ithalatın da yarıdan fazlasını, sanayide yap-satçılık eğilimini gösteren ‘işlem görmüş hammaddeler’ ithalatı oluşturuyor.
Dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığındaki büyüme de asıl olarak, petrol ve gaz gibi neredeyse tamamen dışarıya bağımlı olunan enerji ürünlerinden çok, bu işlem görmüş ara mallarından kaynaklanıyor. Büyük oranda ithal girdi ile üretim ve ihracat yapan sanayicinin üretim maliyetlerinin aynı hızla yükselmesi anlamına geldiği için kurdaki hızlı yükselişin bu kesime bir avantaj yaratması beklenmiyor.
Kur artışıyla birlikte ithalatın yavaşlaması, buna karşılık ihracatın belirgin bir ivme kazanması da bir diğer beklenti. Bu sayede dış ticaret açığının ve bağlı olarak da cari açığın küçülmesi umuluyor. Bu beklenti bir ölçüde gerçekleşecektir ancak bu noktada asıl etkiyi ihracatın büyümesi mi, yoksa ithalatın küçülmesi mi yapacak sorusu gündeme geliyor.
Bu süreçte asıl etkiyi ithalatın yapması bekleniyor. Ancak, ithalatı miktar olarak pek de azaltılamayacak petrole, fiyat artışı yüzünden daha fazla ödeme yapılması halinde kur artışının pek bir yararı da görülemeyecek. Bu süreçte özellikle tekstil ve hazır giyim sektörlerinin mümkün olduğunca iç pazar girdileriyle üretime yönlenmelerinin bu sektörlere olumlu yansıyabileceğine dikkat çekiliyor. Böylece pahalanan ithal ürünler yerine iç pazardan elde edilecek hammaddelerin daha kârlı bir üretim süreci yaratabileceği vurgulanıyor.
İhracatçının durumu
Peki, kur artışıyla birlikte ihracat hızla artar mı? İhracatçının cebine aynı miktarda dolarla daha çok TL girmesi başta bu umudu doğursa da, bu uzun vadeli bir etki değil. Zira TL’nin değerinin uzun süre düşük seyretmesi karşısında, mal satılan ithalatçılardan gelen “Fiyat indirin” talebi, bu etkinin kısa sürmesine neden oluyor.
Örneğin; daha önce 100 dolara satılan herhangi bir üründen ihracatçı 180 TL elde ediyorken, kur artışıyla beraber 200 TL elde etmeye başladığında alıcı bunu dikkate alarak, fiyatın 100 dolardan 90-95 dolara indirilmesini talep edebiliyor. Bu durum, ihracatçıyı zor bir kararla karşı karşıya bırakabiliyor.
Kur artışı ihracata neden yaramıyor?
Normalde ihracat performansını olumlu etkileyen faktörlerin başında kur artışı geliyor. Ancak Türkiye’de dövizin pahalanması ithalatı düşürürken, ihracatı da artırmıyor. Bu durum ihracat mallarının üretimindeki ithal girdi bağımlılığından kaynaklanıyor. Sanayici-ihracatçı kesim büyük oranda ithal girdiyle üretim yaptığı için, kur artışları bu kesim için de bir maliyet artışı yaratıyor. Çünkü üretimde bağımlı olduğu girdiyi ithal etmesini zorlaştırıyor. Bu da fiyat artışı ve rekabet gücünün daha da azalmasını doğuracak bir faktör yaratıyor.
Ahmet Öksüz / Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili:
Süreçler iyi yönetilmeli
Tekstil ve hazır giyim sektörlerinde maliyet kontrolü büyük önem taşıyor. Bu yaklaşım tam entegre sistemde de dikkat edilmesi gereken çok önemli bir konu. Öyle ki; kimi zaman konfeksiyon üretimini dışarı yaptırmak üreticiler için maliyet avantajı yaratabiliyor. Burada önemli olan bunu fark edip, ona göre tercihleri iyi belirleyebilmek ve kararlar alabilmek. Biz de maliyet ve verimliliğe bakarak pozisyon alıyoruz. Entegre üretim avantajlı diye entegrasyonun içinde de boğulmamak, her daim maliyet süreçlerini kontrol altında tutmak lazım.
İlhami Öztürk / Coats Yönetim Kurulu Başkan Vekili:
Maliyet avantajı sağlıyor
Tam entegre sistem, eğer tüm süreçlerinde yerli girdi kullanılıyorsa üretici firmalara maliyet avantajı sağlıyor. Pamuktan başlayıp ipliğe, kumaşa, hatta nihai ürüne kadar uzanan bir süreçten söz ediyoruz. Ancak boya vb. gibi kimi ithal ürünler, bu sisteme maliyet yükü getirebilir. Fakat bu sınırlı bir yük olacaktır.
Tam entegre üretimin 6 avantajı
• Rekabetçi bir sistem.
• Üretimin her aşamasında kaliteyi yönetmek ve kaliteye sahip olabilmek mümkün.
• Maliyetleri yönetme avantajı sağlıyor.
• Fleksibilite (esneklik) sağlıyor.
• Büyük müşterilerle uzun vadeli kontratlar yapabilme konusunda fırsat sağlıyor.
• Yerli girdi ağırlıklı bir sistem olması nedeniyle kurların yükseldiği dönemde avantaj yaratıyor.
Üretici ihracatçılara 5 kritik öneri
Paritenin belirsizliği nedeniyle hangi döviz cinsiyle ihracat yapıyorsanız ona göre borçlanın.
• Zararına üretim yapmamak için maliyetlerinizi kontrol altına alın.
• Son dönemde ABD’li alıcı sayısında yaşanan artış bu pazarın önümüzdeki dönemde öne çıkacağını gösteriyor. Ona göre pozisyon alınabilir.
• Güney Afrika ve Uzakdoğu pazarları ön plana çıkıyor buralarda aktif olunmalı.
• Kriz dönemlerinde krize duyarlı pazarlara alternatif pazarlar bulunmalı ve oralara yoğunlaşılmalı.
Girdilerin önemi
Kurların yükseldiği dönemlerde işçilik gibi yerli girdiler avantaj yaratıyor. Ancak dövize dayalı enerji ve boya-kimyevi maddeler gibi girdiler de en önemli maliyet yükselten kalemler olarak karşımıza çıkıyor.