Enerjide yeşile dönüş zamanı!
Enerji, tüm sanayinin gündeminde... Bir tarafta enerji krizleri, artan fiyatlar, diğer tarafta ise AB Yeşil Mutabakatı’nın getirdiği sorumluluklar kapsamında temiz enerjiye geçiş zorunluluğu. Tekstil ve hazır giyim sektörü de bu tablonun içinde sürdürülebilir üretim için öncelikle yeşil enerjiye dönüş projelerine ağırlık vermiş durumda. Zira her geçen gün sektörü sıfır karbon hedefine yaklaştıracak yatırımlar yapılıyor, yeni projeler hayata geçiyor.
Son dönemde tüm dünya ile birlikte Türkiye de enerji konusunda yeni çözümler gerektiren oldukça hareketli ve zor bir dönemden geçiyor. Bir taraftan Türkiye’nin geçtiğimiz yıl imzaladığı Paris Anlaşması ve Yeşil Mutabakat kapsamında temiz enerjinin hızla tüm ülkede yaygınlaştırılması gerekiyor. Bunun için yatırımlara hız verildiyse de kısa süre için tamamen yeşil enerjiye geçmek çok mümkün görünmüyor. Diğer tarafta ise tüm dünyada Türkiye’nin de etkilendiği enerji krizleri yaşanıyor ve enerji fiyatları bir süredir yükselen bir trend takip ediyor. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş nedeniyle yeni bir enerji krizi daha kapıda... Bütün bu yaşananlardan en fazla etkilenen elbette ki enerjiye bağımlı olan üretim sektörü. Yeşil Mutabakat’a uyum adımları atmak konusunda öncü olan tekstil ve hazır giyim, AB’nin ve markaların net sıfır hedefleri kapsamında yeşil enerjiye dönüş çalışmalarına en erken başlayan sektörlerden biri. Ancak son dönemde artan enerji fiyatları ve sık yaşanan enerji krizleri yeşile dönüşü daha da hızlandırmış durumda.
Yeşim Grup’un hedefi “yeşil fabrika” olmak
Yeşile dönüş konusunda tekstil sektöründe önemli yatırımlarda bulunan firmalardan biri, dünya markalarına üretim yapan Yeşim Grup. Özellikle enerji yönetimi ve çevreye dost üretim çalışmalarını doğaya kulak vererek hazırladıkları Enerji ve Çevre Politikası’na göre şekillendirdiklerini belirten Yeşim Grup CEO’su Selim Şankaya, “Çevre dostu sürdürülebilir faaliyetlerimizle, enerji dostu projelerimizle, atıkları azaltma ve geri kazanım çalışmalarımızla üretimin her aşamasında doğaya zarar vermemeyi kendimize ilke edinmiş durumdayız. Ayrıca kurulduğumuz ilk günden bu yana ‘Yeşil Fabrika’ anlayışını tüm iş süreçlerimize entegre etmeye gayret gösterdik” diyor.
AB’nin 2050 yılına kadar karbon emisyonunu sıfırlamayı hedefleyen AB Yeşil Mutabakatı’nı hayata geçirdiğini hatırlatan Şankaya, şöyle devam ediyor: “Bu mutabakatta temiz üretim için 2024’e kadar atılması gereken adımlara yer verildi. İşlerin öngörüldüğü gibi gitmesi halinde, 2050’de AB coğrafyasından doğaya sera gazı salımı olmayacak. Avrupa, bu hedef doğrultusunda sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye kapsamlı bir dönüşüm gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’deki biz sanayicilere ve ilgili STK’lara önemli görevler düşüyor. Çünkü bilindiği üzere AB pazarı, ülkemizin en büyük ticaret bölgesi.”
Sektörün gündemi sürdürülebilirlik olmalı
Ülkemizdeki tüm endüstri dünyası temsilcilerinin, özellikle de tekstil sektörünün en önemli gündem maddesinin sürdürülebilirlik olması gerektiğine dikkat çeken Şankaya, tekstil ve hazır giyim sektörü açısından sürdürülebilirliğin kapsamını şöyle özetliyor: “Bir taraftan sorumlu bir moda anlayışını, diğer taraftan da geri dönüşüme dayalı ürünler, şeffaf bir tedarik zinciriyle çevre ve insan dostu üretim gibi önemli başlıkları içeriyor. Öte yandan işin verimli enerji kullanımı, susuz üretim, alternatif malzeme ve taşıma modelleri gibi alt bileşenleri de var.”
Tekstil ve hazır giyim endüstrisi dünyada yılda 1,2 milyar ton karbon emisyonuna neden oluyor. Şankaya’ya göre üretim ve ihracat hacmine göre karbon salınımında Türkiye birçok ülkeye göre biraz daha iyi durumda sayılabilir. Türk tekstil ve hazır giyim endüstrisinin 2018’deki toplam karbon salınımı 600 bin ton seviyelerindeydi.
Yeşim Grup, uzun yıllardır sahip olduğu SA8000 ve OEKO-TEX SteP gibi sosyal uygunluk ve sürdürülebilirlik sertifikası standartlarıyla üretime devam ediyor. Sertifikaların devamlılığı için her yıl düzenli olarak denetleniyor. Karbon emisyonunu düşürme, hatta belirli bir ölçekte sıfırlama konusunun çok büyük çaba ve radikal adımlar gerektirdiğini belirten Şankaya, “Bu açıdan grup olarak bizim de almamız gereken çok yol var. Bursa sanayisinin de bu anlamda büyük bir sınav vereceği aşikâr” diyor.
2025’te hedef, karbonu yüzde 50 azaltmak
Yeşil dönüşüm çalışmalarına oldukça erken başlayan Yeşim Grup’un ev tekstili bölümünde karbon performansları iyileştirme girişimi sistemine (CPI2) 2014 yılında kayıt yaptırıldı. Bu iyileştirme, sistematik olarak enerji maliyetlerini düşürmeyi ve karbon emisyonlarını azaltmayı hedefliyor.
2014 yılında yapılan kayıt işleminin ardından 2016’da fabrika verileri online olarak sisteme girildi ve verilere göre online iyileştirme tavsiyeleri alındı. Yeşim Grup’un bu kapsamda 2017 yılında başlattığı çalışmalar sonrası 2018’de karbon performanslarında yüzde 3, 2019’da yüzde 5, 2021’de de yüzde 5,5 oranında iyileşme kaydetmeyi başardığını belirten Selim Şankaya, “Karbon emisyonu konusunda hedefimiz, 2025 yılına kadar söz konusu değerimizi yüzde 40 - 50 oranında azaltmaktır” diyor.
Doğalgazla çalışan buhar kazanları yolda
Bu hedef doğrultusunda Yeşim Grup’ta çok sayıda enerji tasarrufu projesinin de hayata geçirildiğini belirten Şankaya, bu çalışmaları birer birer sıralıyor. Özellikle doğalgazla çalışan son teknoloji buhar kazanlarına geçiş projesiyle Yeşim’de karbon emisyon rakamlarının düşürülmesi hedefleniyor. Projenin altyapı çalışmalarında sona gelinmiş durumda. Yakın zamanda buhar kazanları çalışmaya başlayacak. Enerji ve su tasarrufu makine yatırımlarıyla da dış aydınlatmalarda güneş enerjisi kullanmak suretiyle emisyon oranlarının düşürülmesine katkı sağlanacak. Elektrik tedarikinin hidroelektrik santralden sağlanmasına devam ediliyor ve bu konudaki emisyon azaltma hedefi sürdürülüyor. Firmadaki makinelerin mevcut motorları revize edilirken IE4 verimli motorlarla değiştiriliyor. Daha ekolojik kimyasal kullanımı artırılarak enerji tasarrufu sağlanıyor ve böylelikle emisyon düşürülüyor. Düz boya makinelerinin izolasyonlarına devam ediliyor. Şankaya, bütün bu projeler realize edilerek 2025 yılına kadar söz konusu hedeflerine ulaşmayı amaçladıklarını belirtiyor.
Enerjiyi yeşil üretmek kadar, yeşil tüketmek de önemli
Yeşil enerjiye geçiş konusunda önemli adımların atıldığı Yeşim Grup’un gündemindeki bir diğer önemli başlık ise enerji tüketimi... Bu kapsamda Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) temini için Max Energy firmasıyla işbirliğine gittiklerin anlatan Şankaya, “Söz konusu işbirliği kapsamında, 2022 yılında Bursa fabrikamızda tüketeceğimiz elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından temin ederek karbon ayak izini en aza indirme ve ‘Yeşil Fabrika’ kimliğimizi daha da güçlendirme şansı bulacağız” şeklinde konuştu.
Yeşim Grup’a bağlı olarak Mısır’da faaliyetlerine devam eden Jade Tekstil firması da üretimde kullandığı elektriği, sürdürülebilir enerji kaynaklarından temin etmek için bir çalışma başlattı. Proje tamamlandığında İsmailia Tesisi’ndeki elektrik tüketiminin yaklaşık üçte biri, güneş enerjisi sistemlerinden karşılanacak. Proje, tesisteki elektrik tüketiminin tamamının sürdürülebilir enerji kaynaklarından sağlanmasının da önünü açacak.
Yatırım çalışmalarında artık sona geldiklerini vurgulayan Şankaya, “Söz konusu projenin kurulum sürecini üstlenecek firmanın belirlenmesinin ardından harekete geçilerek tesisteki üretim sürecinde çevreci, sürdürülebilir enerji kullanımına geçilmiş olacak. Yaklaşık 1 milyon dolarlık yatırım bedeliyle şekillenecek 1.661 MW büyüklüğündeki projeyle karbon emisyonunu yılda 1,6 ton azaltmayı ve yılda 200 bin dolarlık tasarruf sağlamayı hedefliyoruz” diyor.
Yeşil enerji projelerinin yanı sıra çevre dostu enerji yönetimi yaklaşımını da benimseyen Yeşim Grup, “Sıfır Atık Belgesi” almaya da hak kazandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan Sıfır Atık Yönetmeliği kapsamında Bursa fabrikasında sıfır atık yönetim sistemi kuruldu. Bu sisteme uygun olarak sıfır atık kutuları yerleştirilen alanlarda oluşan atıkların, tanımlı kutulara uygun şekilde atılması sağlanıyor.
Söktaş’ın enerjisi sürdürülebilir kaynaklardan
Sürdürülebilir üretime geçiş ve bu geçişin en önemli adımlarından biri olan yeşil enerjiye dönüş hemen tüm firmalarda başlamış durumda. Söz konusu dönüşüm çalışmaları, kimi firmalarda Paris Anlaşması sonrası başlamış olsa da, kim firmalar uzun yıllardır bunu devam ettiriyor. Aralarında Hugo Boss, Paul & Shark, Zegna, Stella Mc- Cartney, Massimo Dutti, Gucci ve Max- Mara’nın da bulunduğu üst segment perakende markalarına kumaş üreten Söktaş Tekstil, sürdürülebilirlik uygulamalarına çok erken başlayan firmalardan.
Söktaş Tekstil son olarak yeni yılla birlikte kömürle çalışan termik santralden enerji alımını bırakacağını açıkladı. Söktaş Tekstil CEO’su Muzaffer Turgut Kayhan, “2021 yılı başından beri tüm elektriğimizi IREC sertifikası (yenilenebilir enerji sertifikası) ile alıyoruz. Bu da yüzde 100 sürdürülebilir kaynaklardan üretilen elektriği tüketiyoruz demek. AB sınırları içerisinde bulunan müşterilerimizin bize verdiği kömürden çıkış planından önce harekete geçtik ve bu kapsamda dışarıdan sağladığımız elektrik alımında da çevreye duyarlı kaynaklardan yararlanmak istedik. Amacımız şirketimizi karbon pozitif bir şirket haline getirmek” diyor.
Yeşil enerjiye dönüş kapsamında Söktaş fabrikasının çatılarına kurulacak güneş panelleri sayesinde toplam tüketimin yüzde 20’lik kısmını Söktaş kendisi üretecek. Rüzgâr yoğun bir bölgede bulunan Söktaş, bu imkânı da kullanarak rüzgâr enerjisi projesini kısa sürede hayata geçirecek. Söktaş’ın yan kuruluşu olan Efeler Çiftliği’nin ülkemizde Biogaz tesisi olan tek çiftlik olduğunu belirten Kayhan, bu çiftlikte biomass’tan elektrik üretimi gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.
İhracatın devamı yeşil dönüşüme bağlı
Tekstilin yoğun ihracat yapılan sektörler arasında yer aldığını ve ihracatın aynı oranlarda devam edebilmesi için dönüşümün gerçekleşmesi gerektiğini belirten Kayhan, “Tekstil sektörü birçok konuda olduğu gibi yeşil enerjiye dönüşte de ülkemizin öncülerinden. Yoğun ihracat yaptığımız bir alan. Bu ihracatın devam edebilmesi amacıyla, zaten yakın zamanda AB Yeşil Mutabakat şartlarına uyulması gerekiyor. Benim şu anda gördüğüm birçok şirket, yeşil enerji alanında yatırımlar yapıyor” diyor.
Pandemi sonrası Türkiye’deki tekstil sektörünün hedef pazarlar içinde çok avantajlı bir hale geldiğine dikkat çeken Kayhan, “Bunun ana faktörleri pazara yakınlık ve rekabet içerisinde olduğumuz Çin’in pamuklu tekstil ürünlerinde tercih edilmemeye başlanması. Bu avantajımızı kaybetmemek adına sürdürülebilir üretim şartlarını benimsememiz ve devamlı hale getirmemiz gerekli. Müşterilerimizin bizde öngördüğü üretim koşullarını proaktif bir şekilde sağlıyor olmamız ülkemizi vazgeçilemez bir üretim merkezi haline getirecektir” dedi.
Global markalar dönüşüme zorluyor
AB Yeşil Mutabakat kapsamında Sınırda Karbon Düzenlemesi’nin 1 Ocak 2023’te yürürlüğe girmesi ve 31 Aralık 2025’e kadar da geçiş dönemi kapsamında aşamalı olarak uygulanması hedefleniyor. 1 Ocak 2026’dan itibaren ise Sınırda Karbon Vergisi uygulaması tam olarak yürürlüğe girecek. Anlaşılacağı üzere süre oldukça azalmış durumda. Tekstil, AB tarafından uyum için açıklanan öncelikle sektörler arasında yer almasa da dönüşümün en hızlı yaşandığı alanlardan biri.
Dönüşüme en hazırlıklı sektörün hazır giyim ve tekstil olduğu belirten TOBB Konfeksiyon ve Hazır Giyim Sanayi Meclisi Başkanı Şeref Fayat, bunu sebebini ise “Bildiğiniz gibi tekstil, karbon ayak izi sınırlaması kapsamındaki öncelikli beş sektörden biri değil. Fakat buna rağmen yıllardır çok uluslu firmaların bizi ve çalışma koşullarımızı sürekli denetlemeleri bizi bu gibi dönüşümlere hazır kılmaktadır” sözleriyle açıklıyor.
Yeşile dönüşte öncelik enerji yatırımları
Hazır giyim ve tekstil sektörünün yeşil mutabakata uyum sürecinde öncelikle yenilebilir enerji yatırımlarına ağırlık verdiğine dikkat çeken Fayat, firmaların kendi enerjilerini üretebilmek amacıyla fabrikalarına güneş enerji panelleri yatırımları yaptıklarını, enerji ihtiyaçlarını doğaya zarar vermeyen kaynaklardan sağlayacak projeleri hayata geçirdiklerini ifade etti. Fayat, şöyle devam etti: “Türkiye Sanayisi 2050 yılında sıfır karbon hedefi olan ana pazarımız Avrupa Birliği’ne gümrüklerde ilave karbon ayak izi vergisi ödememek ve rekabetçi olabilmek için dönüşümünü Yeşil Mutabakat’a uyumlu yatırımlara çevirmeli. Aksi taktirde ağırlıklı pazarımız olan Avrupa Birliği’ne ticaretimiz önemli miktarda gerileme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Öncelikli sektörlerden biri olmasak da hazır giyim ve tekstil sektörü sınırda karbon vergisi alınmaya başlanacak olan 2026 yılında, sektörün büyük oyuncuları yatırımlarını, dönüşümlerini tamamlamış olacaktır.”