ABD-Çin Ticaret Savaşı

18-07-2019

ABD ile Çin arasında aylardır süren ticaret savaşı, sadece iki ülkeyi değil neredeyse bütün dünyayı etkiledi. Tarihin en büyük ticaret savaşlarından biri olarak tanımlanan bu durum, 29 Haziran’da Osaka’da G20 zirvesi sırasında yeni bir boyut kazandı. İki ülkenin liderleri ticaret müzakerelerinin devamı konusunda uzlaştı.  ABD şu anda Çin’e yönelik ek tarife adımı atmayacağını bildirdi. Ancak uzmanlara göre, bu geçici bir süreç olabilir. Uzun süre gündemde kalan ve daha da konuşulacağa benzeyen bu ticari gerginliği, başlangıcından bugüne özetledik.

ABD’nin Çin’le 1979 yılında tekrar diplomatik ilişki başlatmasıyla, iki ülke arasındaki ticaret hızla artmaya başladı. Özellikle global ölçekte iş yapan Amerikan şirketlerinin Çin’in dev üretim kapasitesine bağımlılığı giderek arttı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 700 milyar dolara yaklaştı (2018 rakamları).
Geçen yılın rakamlarına göre ABD, Çin’den oyuncaktan, otomobil parçalarına kadar yaklaşık 539 milyar dolarlık ithalat yaparken, buna karşılık Çin’e 125 milyar dolarlık ürün ihraç etti. Yani iki ülke arasında, ABD aleyhine 419 milyar dolarlık ticaret açığı oluştu.

ABD neden rahatsız?
Çin, yüksek büyüme rakamlarını koruyabilmek için çelik ve güneş enerjisi gibi sektörleri hedef alarak, devlet şirketleri aracılığıyla bu sektörlere dev yatırımlar yapmasıyla biliniyor. Bu durum global ölçekte büyük arz yaratırken, fiyatları aşağıya çekerek bu alanlarda global ölçekte iş yapan başka ülkelerdeki özel şirketlerin rekabet etmesini imkânsız hale getiriyor.
ABD hükümetinden adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili Washington Post gazetesine verdiği demeçte ‘’Bunun serbest piyasa ekonomisiyle ilgisi yok. Belli sektörler devlet politikalarıyla hedef alınıyor. İki ülke, iki farklı ekonomik modele sahipti. 2001 yılında Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne katılmasıyla iki modelin birleşip, serbest piyasa ekonomisine dönüşmesini bekliyorduk. Ancak şimdi karşımızda çok daha büyük kapalı bir ekonomi var’’ diyerek ABD’nin temel itirazını dile getirmişti.
Öte yandan Çin’in önemli sektörlerde, Amerikan şirketlerinin ülkeye tek başlarına değil, ancak ‘joint venture’ (ortak girişim) yöntemiyle yatırım yapmasına izin vermesi, ABD yönetimini kaygılandıran başka bir konu. Bu yöntemle Çin, Amerikan şirketlerine piyasayı ticari sırlarını öğrenme karşılığında açıyor ve ileri Amerikan teknolojisine erişim sağlıyor. Aynı bağlamda Çin, Silikon Vadisi’ndeki şirketlere yatırım yaparak yüksek teknolojiye ulaşıyor.
Bütün bunları üst üste koyunca ABD’nin rahatsızlığı, Çin’in adil olmayan bir politika izleyerek büyük ekonomik avantaj sağlaması, yüksek teknolojiye ulaşması ve bu yolla elde ettiği kazançla, Amerikan varlıklarını satın alması olarak açıklanabilir. Bu durum, yaşanan ticaret savaşının nedeni olarak ortaya çıktı.

Kim fayda sağladı?
ABD ile Çin arasındaki çekişme, özellikle Amerikan pazarına mal sağlayan şirketlere, tedarik zincirinde Çin’in yerini başka ülkelerle doldurma zorunluluğunu getirdi. İki ülke arasındaki dev ticaret hacmini düşününce, ABD’nin Çin’e tamamen bir alternatif bulması şimdilik mümkün olmasa da özellikle diğer Asya ülkelerinin bu durumdan fayda sağladığı görülüyor.
Vietnam bu durumdan en kârlı çıkan ülke gibi görünüyor. Japon bankası Nomura’nın iktisatçılarının yaptığı çalışmaya göre, ticaret savaşı sırasında Çin’den Vietnam’a kayan üretim, bu ülkenin gayri safi milli hasılasında yüzde 7.9’luk artış sağladı. Ticaret savaşlarından kârlı çıkan ülkelerde Vietnam’ı sırasıyla Tayvan, Şili, Malezya ve Arjantin takip etti.
Vietnam ve Tayvan ABD’ye mal satan ülkeler olarak öne çıkarken, Şili, Malezya ve Arjantin de bu ihracat artışını Çin’e sattıkları ürünlerden elde ettiler.

Ülkeler ve ihracat kalemleri şöyle:
Vietnam: Telefon parçaları, mobilya, otomatik bilgi işlem makinaları
Tayvan: Ofis makinaları, telefon parçaları
Şili: Bakır madeni, soya fasulyesi
Malezya: Mikro işlemciler, entegre elektronik devreler
Arjantin: Soya fasulyesi

Türkiye’ye etkisi
Japon bankası Nomura’nın raporuna göre, ABD’nin başka ülkelere yönelmesiyle Türkiye, ihracatını, milli gelirinin yüzde 0.1’i oranında (göreceli olarak az) artırarak bu çekişmeden fayda sağlamış durumda. Ancak bu gelişme, Türkiye ve ABD ticaretinde başka bir sonuç yarattı. HaberTürk Ekonomi Müdürü Naime Sert’in haberine göre, ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’yi 17 Mayıs’ta Genelleştirilmiş Tercihler Sistem’inden (GTS) çıkarmasının altında bu durum yatıyor.
GTS’ye dahil ülkeler, bazı kalemlerde ABD’ye gümrüksüz mal ihracatı yapabiliyor. Sert, haberinde ‘’Çin’e getirilen ek vergilerle bu ülkeden GTS kapsamında ithal edilen ürünlere yüzde 22, diğer ürünlere yüzde 15 vergi getirilmişti. Çin’in GTS kapsamında ihraç ettiği ürünlerin yüzde 75’inden fazlası ABD’nin 1974 tarihli ticaret yasasının ‘Section 301’ maddesi uyarınca ek gümrük vergileri koyduğu ürünler listesine girdi. Bu listede et ve sütten, su ürünlerine, sebze meyveden bakliyata, tahıldan tekstile, kimyasallardan elektrik ve elektroniğe kadar bin 300’ün üzerinde ürün yer alıyor. ABD’li şirketler de ek vergi ödemek yerine bu ürünleri Çin yerine, başını Hindistan ile Türkiye’nin çektiği GTS kapsamındaki ülkelerden tedarik etme yoluna gitti. Böylece Trump’ın koyduğu vergiler amacına ulaşamadı’’ diyor. Haberde Trump’ın, bu ürünlerin ABD içinden tedarik edilip, yerli ekonomiyi güçlendireceğini hesaplarken, bu talebin Türkiye ve Hindistan gibi GTS’ye dahil olan ülkelere yöneldiğini görünce Türkiye’yi GTS’den çıkarmaya karar verdiği öne sürülüyor.

ABD halkına maddi yük
Uzmanlar, ABD Başkanı Trump’ın bu ticaret savaşında güçlü Amerikan ekonomisine güvendiği konusunda birleşiyorlar. Ancak durumun sürdürülemez olduğu ve Çin’e istediği koşulları kabul ettirmesinin zor olduğunu da söylüyorlar.
Amerikan Ticaret Odası Başkanı Thomas J. Donohue Washington Post’a verdiği demeçte ‘’Vergiler, Çin’in adil olmayan ticaret politikalarının faturasını tüketicilerin, sanayii ve tarım üreticilerinin omzuna yüklüyor. Bu doğru bir yaklaşım değil’’ diyor.
Trump’ın bu savaşı başlatma nedeni yerli sektörü güçlendirme ve üretimde iş kaybını önleme iddiası. Ancak uzmanlar 2009 yılında o zamanki başkan Barack Obama’nın Çin lastiklerine uyguladığı gümrük vergisini örnek göstererek, bunun işe yaramayacağını söylüyorlar. Obama, yerli üreticilerin Çin’in piyasayı ucuz lastiğe boğarak, kendilerinin ve sektörde bin 200 işin varlığını tehlikeye soktuğunu şikayet etmesiyle bu kararı almıştı. Sonuçta iş kaybı önlense de 2012’de bu konuda yapılan araştırma sonucunda, bu vergilerin Amerikan tüketicisine 1.1 milyar dolarlık fiyat artışı olarak yansıdığı hesaplandı. Dolayısıyla ABD’nin bin 200 işi korumak için iş başına yaklaşık 900 bin dolar harcadığı ortaya çıkıyor. Ayrıca lastik ithalatı Çin’den azalsa da başka ülkelere kaydı. 2012 yılında ABD bu vergiyi uygulamaktan vazgeçti.

Çin’in pozisyonu
Global danışmanlık şirketi McKinsey’in araştırma departmanı McKinsey Global Institute’un 30 Mayıs’ta yayımladığı bir makalede Çin’in büyümesinin artık ihracata dayanmadığı ifade edildi.
Makaledeki verilere göre, Çin’in net ticaret fazlası 2008’de milli gelirinin yüzde 8’ine denk gelirken, 2018’de bu yüzde 1.3’e düşüyor. Bu oran Almanya için yüzde 5, Güney Kore için yüzde 8 ve ABD için yüzde 3 oranında gerçekleşiyor. Dolayısıyla bugün Çin’in ekonomik büyümesini ihracat değil iç tüketim ateşliyor. 2015’ten bu yana iç tüketim, milli gelir artışının yüzde 60’nı oluşturuyor. E-ticarette dünyanın en büyük pazarı olmasının yanı sıra, Çin lüks tüketim ürünlerinde de yüzde 30’luk bir pazar payına sahip.

Barış gerçekçi mi?
Dünya Ticaret Örgütü Başkanı bu savaşı ‘’1947’den bu yana dünyanın gördüğü en büyük ekonomik kriz’’ olarak tanımlamıştı. IMF’ye göre bu savaş tırmanırsa, ‘’Dünya daha fakir ve tehlikeli bir yer olacak.”  
Bu tür ciddi uyarıların ardından Japonya’nın Osaka kentinde yapılan G20 zirvesinde durum başka bir boyut kazandı. İki ülke ticaret müzakerelerini devam ettirme konusunda anlaştı. Trump, Çin’in ABD’den büyük miktarda tarım ürünü alacağını ve Huawei’ye Amerikan şirketlerinin donanım satmasına izin vereceğini belirtti. ABD, Çin’e yönelik ek tarife uygulamayacak ancak hâlihazırda uygulanan vergiler devam edecek. Haber, piyasalarda iyimserlik havası estirse de, uzmanlar yaşanan bu gelişmeye ihtiyatlı yaklaşıyor. Zira krizin başlangıcından bu yana işler deyim yerindeyse ‘bir ileri, iki geri’ yürüyor. ABD ve Çin arasında yaşananları ‘şimdilik’ şerhini düşerek değerlendirmekte yarar var. Finans çevreleri hiç kuşkusuz iki ülkenin atacağı adımları yakından izlemeye devam edecek.

Huawei krizinde son durum
Geçen mayıs ayında ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in telekomünikasyon devi Huawei’yi kara listeye almış, Amerika dışındaki ülkelerde yüzde 25 Amerikan teknolojisi kullanan diğer tedarikçiler de bu yasağın kapsamı içine girmişti. G20 görüşmesi sonrası Amerikan şirketlerinin Huawei’ye donanım satmasına izin verileceği açıklandı. Yeni teknolojiler farklı alanlarda kullanılabildiği için hangisinin ticari, hangisinin stratejik ve askeri olduğunu ayırt etmek giderek zorlaşıyor. Aynı zamanda teknolojiyi, ticaret görüşmeleri gibi masaya yatırıp pazarlık yapmak imkânsız görünüyor. Bu nedenle, her iki ülke de teknolojik üstünlüğü bir beka sorunu olarak görüyor. Ulusal güvenlik kaygılarının öne çıktığı bu teknoloji savaşında, her an her şey yeniden eskiye dönebilir.

Bugüne nasıl gelindi?
Eylül 2011: Donald Trump, Başkanlık hayallerinin başındayken, Çin’i ve özellikle de ticaret politikalarını hedef alan tivitler atmaya başladı: ‘’Çin bizim ne müttefikimiz ne de dostumuzdur. Bizi yenmek ve ülkemize sahip olmak istiyorlar.’’
Mayıs 2016: Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adaylığını kazanmak için kampanyasını sürdürürken, Çin’e yönelik eleştirinin dozunu artırdı: ‘’Çin’in ülkemize tecavüz etmesine izin veremeyiz, yaptıkları bu. Dünya tarihinin en büyük hırsızlığını yapıyorlar.’’
Şubat -Mart 2018: Trump, Başkanlığa seçildikten sonra ABD ve Çin arasındaki ilişki yumuşamaya başlamış görünse de, ABD, 2018 Şubat’ında ticaret savaşının ilk adımlarını attı. ABD hükümeti, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) üye ülkelere yerel sektörleri korumak için geçici vergi uygulaması hakkına dayanarak, güneş panelleri ve çamaşır makinelerine yüzde 30 gümrük vergisi uygulamaya başladı.
Mart ayına gelindiğinde, Trump, DTÖ nezdinde ABD’nin Çin’e dava açması ve Çin’in önemli Amerikan teknolojilerine yatırımını kısıtlaması direktifini veren memorandumu imzaladı. Ayrıca ABD, Brezilya ve Avusturalya hariç, diğer tüm ülkelerden ithal edilen çelik ve alüminyuma vergi uygulamaya başladı.
Temmuz 2018: ABD sadece Çin’i hedef alan gümrük vergileriyle ticaret savaşını ciddi olarak başlattı. Amerikan gümrüklerinde Çin’den ithal edilen 818 farklı kalem ürüne yüzde 25 ithalat vergisi kondu.
Eylül 2018: Trump, Çin’den ithal edilen 200 milyar dolarlık ürüne vergi uygulama niyetiyle, önceden planlanan görüşmeleri iptal etti. Vergiler 24 Eylül’de yüzde 10’dan uygulanmaya başlandı ve gümrüğe tabi ürünlerin toplam değeri 250 milyar dolara ulaştı.
Aralık 2018: Buenos Aires’te düzenlenen G20 zirvesinde, ABD ve Çin ticaret savaşında 90 günlük bir ateşkes konusunda anlaşmaya vardı. Bu dönemde tansiyon düştü ve görüşmeler başladı.
Şubat 2019: Çin Başkan Yardımcısı Liu He Washington’a geldiğinde, görüşmelerdeki hava sertleşmeye başladı. Çin tarafı önce temel konularda hiç geri adım atmasa da, daha sonra görüşmelerin devam etmesini sağlamak için daha uzlaşmacı bir tavır takındı. Trump hükümetinde de sinirler gergindi. Trump, Oval Ofis’te kameralar önünde ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer’ın ‘Karşılıklı Anlayış’ olarak adlandırdığı memorandumu ‘’Bu anlaşmalar hiçbir anlam ifade etmez. Bu belge hiçbir şeyi çözmüyor’’ diyerek eleştirdi.
Donald Trump ve Çin devlet başkanı Xi Jinping, Buones Aires’teki zirvede, 1 Mart’ta yeni vergiler uygulanmaya konmadan önce görüşmeler için üç aylık bir süre öngörmüşlerdi. Ancak şubat ayında Çin Başkan Yardımcısı Liu He’nin Washington’ı ziyaretinden sonra, bu sürenin yeterli olmayacağı anlaşıldı. Trump, bir seri tivitten sonra gümrük vergisindeki artışları süresiz olarak erteledi.
Mart 2019: Yüksek gümrük vergisi tehdidi azalınca, görüşmelerde aciliyet gerekliliği de ortadan kalktı. ‘Karşılıklı Anlayış’ uzlaşmasını yasal bir hale getirme söz konusu olduğunda, uzlaşılamayan konular iyice göze batmaya başladı. İki ülkenin başkentindeki uzlaşmayı istemeyen şahinler, bu sefer ‘zamanından önce’ bir anlaşmaya karşı çıkmaya başladılar. ABD Ticaret Temsilcisi, Senato mali komitesi önünde yaptığı konuşmada, önemli konuların hâlâ çözülemediğini ve bu noktada başarıyı öngöremediğini belirtti.
Trump’ın anlaşma sağlansa bile vergilerin devam edebileceğini söylemesiyle görüşmelerdeki soğuk hava devam etti. Anlaşıldığı üzere, anlaşma sağlanır sağlanmaz bu Çin’in hemen gerçekleşmesini istediği bir koşuldu. Amerika tarafındaki can sıkıcı durum ise, Çin’in önce kabul ettiği bazı koşullardan şimdiden geri adım atması ve karşılığında da yeterince bir şey önermemesiydi.
Nisan 2019: ABD hükümet yetkilisi Robert Lighthizer’in Pekin’e yaptığı ziyaretten sonra, Çin’in Amerikan teknoloji şirketlerine pazar açmadaki isteksizliği en büyük sorun olarak ortaya çıktı. Ardından bir anlaşmaya varma niyetiyle başkan yardımcısı Lui He Nisan’da Washington’a geldi. Trump ve Xi arasında bir imza töreni olacağı kaçınılmaz gibi görünürken, anlaşma mayısa ertelendi. Trump demeçlerinde ‘’ Bu iş gerçekleşirse, efsanevi bir anlaşma olacak, bügüne kadar yapılanların en büyüğü” diyordu.
Mayıs 2019: Ay başında pek çok kişi ticaret savaşının artık sonuna gelindiğini düşünüyordu. Ama gelişmeler hiç o yönde olmadı. Robert Lighthizer verdiği brifingde, Çin’in sözlerinden geri adım attığını söyleyince, Donald Trump 6 Mayıs’ta attığı iki Twitter mesajıyla olumlu havayı bütünüyle alt üst etti.
Trump aniden, hafta sonundan itibaren Çin’den gelen 200 milyar dolarlık ürüne başta koyduğu yüzde 10’luk gümrük vergisini yüzde 25’e çıkarmakla karşı tarafı tehdit ediyor ve taleplerini kabul etmezse Çin’den toplam ithalatın 325 milyar dolar değerindeki kalan kısmına da yüzde 25 vergi uygulamaktan çekinmeyeceğini söylüyordu. Bu gelişmelerin anlaşma zemini ortadan kaldıracağından korkulmaya başlandı.
1 Haziran 2019: Trump’ın Çin’den ithal edilen 200 milyar dolarlık ürüne uyguladığı gümrük vergisini yüzde 10’dan, yüzde 25’e çıkarmasına karşılık olarak, Çin de 60 milyar dolarlık Amerikan ürünlerine yüzde 25 gümrük vergisi uygulamaya başladı.  
29 Haziran 2019: Japonya’nın Osaka kentinde yapılan G20 Zirvesi’nde ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bir araya geldi. Trump, görüşme sonrasında iki tarafın müzakerelere devam edeceğini söyledi ve ABD’nin Çin’e yönelik ek tarife uygulamayacağını ancak şimdi hâlihazırda uygulanan vergilerin devam edeceğini açıkladı. Ayrıca Çin’in ABD’den büyük miktarda tarım ürünü alacağını ve Huawei’ye Amerikan şirketlerinin donanım satmasına izin vereceğini belirtti.


Diğer Haberler